Mesane Kanseri Nedir?
Mesane, karın alt bölgesinde (pelviste) idrarı depolayacak şekilde esneyebilen ve onu vücuttan dışarı atmak için kasılan bir organdır. Mesanenin ana görevi idrarı depolamaktır. İdrar, iki taraflı böbrekler tarafından üretilir ve daha sonra üreter adı verilen 2 tüp vasıtasıyla mesaneye taşınır . İdrar yaptığınızda mesanedeki kaslar kasılır ve idrar, üretra adı verilen bir tüp aracılığıyla mesaneden belli bir hızla dışarı çıkar. Mesane kanseri veya mesne tümörü, yada kötü huylu mesane kanseri; mesane iç kısmını döşeyen hücrelerden köken alan anormal kontrolsüz doku büyümesidir. Erkeklerde mesane tümörü kadınlara nazaran 3-4 kat daha fazla gözükmektedir, bu da sigara tüketiminin ve diğer kanserojen maddelere maruziyetin erkekte daha fazla olmasına kısmen bağlanmaktadır.Mesane kanseri dünya çapında erkek nüfusta en sık teşhis edilen yedinci kanserdir ve her iki cinsiyet beraber düşünüldüğünde en sık teşhis edilen kanser türüdür. Görülme sıklığı yılda 100 bin erkekte 9, kadında ise 2,2 dir. Ürolojik kanserler arasında prostat kanserinden sonra ikinci sırada gelir. Dünya çapında, mesane kanserine bağlı ölüm oranı (100.000 kişi / yıl başına) erkekler için 3.2 iken kadınlar için 0.9 olarak hesaplanmıştır.
Mesane kanseri temel olarak yaşlı insanlarda görülür. Bu kansere yakalanan her %90’nı 50-55 yaşın üzerindedir. Teşhis konulan kişilerin ortalama yaşı 73'tür. Siyah ırkta mesane kanseri daha sık gözlenmektedir. lk teşhis aşamasında hastaların % 85’i mesaneye sınırlı, mesaneyi aşmamış, % 15’i lenf bezlerine ya da uzak metastaz yapmış halde gelir. Ayrıca hastaların % 70’inde kas invazyonu yapmamış(yüzeyel) hastalık bulunmaktadır. Ancak bu hastalarda 2 yıl içinde % 60-70 nüks, % 15-20 progresyon(kasa ilerleme) olasılığı vardır. Mesane kanserinin birkaç evresi vardır. Tedavisi, tümörün kendine has tümörün evresine, derecesine ve tıbbi ekibin tecrübesi ve becerisine bağlıdır.
Mesane kanseri türleri-Patolojisi
Ürotelyal karsinom-Değişici epitel kanseri:Değişici epitel hücreli karsinom (DEK) olarak da bilinen ürotelyal karsinom, en yaygın (%90-95) mesane kanseri türüdür. Aslında, mesane kanseriniz varsa, bunun bir ürotelyal karsinom olduğu neredeyse kesindir. Bu kanserler, mesanenin içini kaplayan ürotelyal hücrelerden köken almaktadır. Ürotelyal hücreler ayrıca böbreğin havuzcuğu (renal pelvis), üreterler ve üretra bağlanan kısmı gibi tüm idrar yollarını döşemekte ve kaplamaktadır. Mesane kanseri olan kişilerde bazen bu alanlarda eş zamanlı veya farklı zamanlarda aynı tip kanserler gelişebilmektedir. Bu nedenle tüm idrar yollarının tümör açısından kontrol edilmesi gerekir.
Skuamöz hücre Kanseri:Mesane kanserlerinin sadece%1-3’ü skuamöz hücreli kanserdir. Mikroskopla bakıldığında hücreler, deride bulunan yassı hücrelere çok benzer. Mesanenin neredeyse tüm skuamöz hücreli karsinomları genelde daha kötü gidişata sahiptir ve yayılmaya daha çok eğilimlidir.
Adenokarsinom: Doğumdan önce göbek deliği ile mesane arasında bir bağlantı vardır. Buna urakus denir. Bu bağlantının bir kısmı doğumdan sonra da devam ederse ileride kansere dönüşebilir. Urakusta başlayan kanserler adenokanser türündedir. Mesane adenokarsinomları urakus veya mesane kaynaklı ya da metastatik olabilirler..Mesane adenokarsinomların yaklaşık üçte biri burada başlar. Ancak nadir görülür ve tüm mesane kanserlerinin yaklaşık % 1'ni oluşturur. Mesanenin adenokarsinomlarının neredeyse tümü kötü gidişatlı ve yayılmaya eğilimlidir..
Küçük hücreli karsinom: Mesane kanserlerinin% 1'den azı küçük hücreli karsinomlardır. Nöroendokrin hücreler adı verilen sinir benzeri hücrelerden köken alır. Bu kanserler genellikle hızlı büyür ve genellikle akciğerin küçük hücreli karsinomu için kullanılana benzer kemoterapi ile tedavi edilmeleri gerekir.
Mesane Sarkomu: Sarkomlar mesanenin kas hücrelerinde başlar, ancak çok nadirdir. Sarkomlar başlangıçta değişici epitel kanserleri gibi tedavi edilir, ancak kemoterapiye ihtiyaç duyulursa, farklı protokollere ihtiyaç duyar.
Mesane kanserinin yayılması: Mesane duvarının birçok katmanı vardır. Her katman farklı hücre türlerinden oluşur. Mesane kanserlerin büyük çoğunluğu, ürotelyum veya değişici epitel adı verilen mesanenin en iç yüzeyinde başlar ve zamanla adım adım mesane dışına, mesane duvarındaki diğer katmanlara ve/veya mesane içine büyür ve büyük hacimlere evrelere ulaşır. Evre arttıkça tedavisi o ölçüde zorlaşır. Zamanla kanser, mesanenin dışında ve yakındaki yapılara doğru büyüyebilir. Mesane kanseri koşmuluk yoluyla, prostat, veziküla seminalisler, rektum,periton ve karın içine; lenfatik yayılım ile eksternal ve derin obturator, eksternal iliak, presakral, iliak kommunis, paraaortik, parakaval, interaortakaval lenf bezlerine ve kan yolu ile akciğer, karaciğer, kemikler ve surrenallere yayılmaktadır.
Yüzeyel ve yayılmş (İnvaziv ve Non-invaziv) mesane kanseri: Mesane kanseri, yüzeyel veya kasa invazif olmayan ve mesane kasına yayılmış yani non- invaziv olmak üzere iki gruba ayrılır. Papiller veya düz-flat bir tümör mesanenin daha derin katmanlarına yani kas tabakasına doğru büyürse buna Yayılmış(invaziv) ürotelyal karsinomu denir.
Bu temel ayırım şu şekilde yapılmaktadır:
- Yüzeyel mesane kanserleri(Non-invaziv): Bu kanserler sadece hücrelerin iç tabakasındadır (değişici epitelinde). Daha derin katmanlara doğru büyümemiştir. Olguların %70-75’i bu gruptadır. Bunların yayılma-invazyon yapma olasığı düz-flat kanserlere göre daha azdır(%15-20).
- Yayılmış(İnvaziv) mesane kanserleri: Mesane duvarının daha derin katmanlarına doğru yayılma ve ilerleme sözkonusudur. Bu kanserlerin vucudun diğer alanlarına yayılma olasılığı daha yüksektir ve tedavisi daha zordur.
Papiller ve Düz-flat mesane kanseri tipleri: Mesane kanserleri de nasıl büyüdüklerine bağlı olarak papiller ve düz-flat olmak üzere 2 alt tipe ayrılır. Esas olarak 2015 yılından sonra mesane kanserleri genetik ve moleküler içeriğine veya yapısına göre de luminal ve bazal olmak üzere iki gruba ayrılmaktadır. Patolojide, immünohistokimyasal olarak luminal(GATA3 pozitiftir) ve bazal (KRT5/6 pozitiftir) ayırımı %90 doğrulukla yapılabilmektedir. Bunlar yanında bir de karsinoma in-situ denen bir patolojik antite vardır.
1-Papiller-lunminal karsinomlar: Mesanenin iç yüzeyinden mesane boşluğuna doğru ince, parmak benzer, vecetan karnabahar tarzında çıkıntılar halinde büyür. Papiller-luminal tümörler genellikle daha derin mesane katmanlarına doğru büyümeden mesanenin iç boşluğuna doğru büyür. Bu tümörlere yüzeyel yani non-invaziv papiller kanserler denir. Çok düşük dereceli (yavaş büyüyen), invazif olmayan papiller kanserleri büyük kısmı düşük yayılma potansiyelli papiller ürotelyal neoplazm olarak adlandırılır ve çok iyi gidişata sahip olma eğilimindedirler.
Papiller-Luminal kanserler, ürotelyumun orta ve yüzeyel tabakasından köken alır, bazal tipe göre daha iyi seyirlidir, genelde östrojen reseptörleri içerirler, genetik ve moleküler belirteçler(FGFR3, ELF3, CDKN1A, TSCI mutasyonları) bazal tipe göre farklılık arz eder. İmmünoterapiye duyarlılığı bazal tipe göre daha fazladır.
2-Düz karsinomlar(flat)-Bazal tip: Mesanenin içi boşluk kısmına doğru büyümezler. Mesane iç yüzeyinden dışına, kas tabakasına doğru yayılma eğilimindedirler. Bazal tip mesane kanseri daha çok düz-flat tarzda olup, ürotelyum dip-bazal tabakasından köken alır, luminal tipe göre daha kötü gidişatlıdır, moleküler ve genetik belirtecler (TP53, RBI mutasyonlar ön plandadır) bazal tipe göre farklılık arz etmektedir, Sisplatin tabanlı Kemoterapiye luminal tipe göre daha duyarlıdır. Varyant tip denilen ve kötü gidişat bulgusu olarak sayılan sarkomatoid ve skuamoz başkalaşım görülme sıklığı luminal tipe göre daha fazla görülmektedir.Kadinlardaki kasa yayılmış-kas invaziv kanserlerde bazal tip mesane kanseri daha sık görülmektedir. Belki de kadınlardaki mesane kanserinin kötü gidişatın bir nedeni de bu olabilir.
3-Karsinoma in-situ: Düz-Flat bir tümör sadece mesane hücrelerinin iç tabakasında ise, derin katmanlarına henüz yapılmamış ise bu tümörlere karsinoma in-situ (invazif olmayan düz karsinom-CIS) denir. CiS mukoza sınırlı , kadifemsi-otsu görünümlü yüksek dereceli değişici epitel kanseridir. Klinik önemleri %40-60 oranında invazyon-yayılma yapma potansiyellerinden olmasıdır.
Karsinoma in-situ klinik tipine göre 3 gruba ayrılır
- Primer: Papiller bir tümöre eşlik etmeyen izole-primer karsinoma in-situ;
- Sekonder: Daha önce papiller bir tümörü olan hastaların takibinde karsinoma in-situ şeklinde nüks etmesi
- Eşzamanlı: Mesanede ürotelyal tümör varlığında eşlik eden karsinoma in-situ.
Mesane Kanserinin Risk Faktörleri
Mesane kanserinin kesin bir nedeni olmazsa bile bilinen çok sayıda risk faktörü bu konuda suçlanmaktadır, bunun yanında bu risk faktörlerinin olması mutlaka kansere yol açması söz konusu değildir. Sigara ve kanserojen madde maruziyeti gibi değiştirilebilir faktörler yanında yaş, genetik ve ailesel yatkınlık benzeri değiştirilemez faktörler söz konusudur.Hiçbir risk faktörü taşımadan da mesane kanseri görülebilmektedir.
Tütün ve ürünleri(Sigara): En önemli risk faktörlerinden biridir. Sigara içenlerde mesane kanseri insidansı 3-4 kat artmaktadır. İçilen sigaranın sayısı, dozu ve süresi ile riski arttırmaktadır. Sigarayı bırakanlarda 2 ile 4 yıl içinde % 30-60 azaldığı bildirilmektedir. Sigara içiminin mesane kanseri oluşumunu nasıl etkilediği tam olarak bilinmemekle birlikte, sigarada içeriğinde bulunan aromatik aminler ve polisiklik aromatik hidrokarbonlar gibi kanserojen maddelerden kaynaklandığı düşünülmektedir. Çalışmalara göre tütün birçok kanserojen madde içerir ve mesane kanseri olgularının neredeyse yarısından sorumludur.
Mesleki Maruziyet ve kullanılan kimyasallar: Aromatik aminlere, polisiklik aromatik hidrokarbonlara ve klorlu hidrokarbonlara meslek nedeniyle maruziyet, tüm vakaların yaklaşık% 10'unu oluşturur ve mesane kanseri için için ikinci en önemli risk faktörüdür. Boya sanayi, kuru temizleme, tekstil, lastik ve kauçuk, alüminyum, kimya sanayi işçileri, boyacılar, petrol işçileri, diş teknisyenleri, kuaförler gibi pek çok meslek grubu bazı kimyasallara maruziyet nedeni ile risk altındadır.Bu kimyasallar arasında; (2- Naftilamin, 4-Aminobifenil, benzin, benzidin gibi) kanserojen olduğu kanıtlanan maddeler, idrarda yoğunlaşarak mesaneyi döşeyen hücrelere kanserojen etki yaptığı ve mesane hücrelerine gen mutasyonlarına neden olduğu düşünülmektedir.
Enfeksiyon-enflamasyon: Paraziter bir hastalık olan şistozomiyazisin(bilharziasis) endemik oldu¤u bölgelerde enfekte vakaların yaklaşık % 5 inde skuamöz hücreli mesane karsinomu gelişmektedir. Aynı şekilde uzun süre kalıcı üriner kateter kullanımı, mesane taşı gibi kronik irritasyona neden olan durumlar mesanede skuamöz hücreli kanser riskini arttırmaktadır. Nörojen mesaneli hastalarda kalıcı kateter yerine kondom kateter kullanılması veya temiz aralıklı kateterizasyon yapılması ile bu riskin azaltılabileceği gösterilmiştir.
ilaçlar-radyoterapi: Bir ağrı kesici olan Fenasetin ile kanser ilacı olan Siklofosfamid ve bilinen bir diyabet ilacı (PGZN) mesane kanseri için riskli ilaçlardır. Yine Aristolochic asit içeren gıda takviyeleri de mesane kanseri riskini artırdığı ifade edilmiştir. Jinekolojik kanserler veya herhangi bir nedenden dolayı pelvis bölgesine alınan radyoterapiler(ışın tedavileri) mesane kanseri için risk teşkil etmektedir. Bu maruziyet mesane kanseri riskini normal popülasyona göre 3-4 kat artırmaktadır.
Tüketilen su ve Diyet: Fazla su tüketimi mesane kanserine yakalanma riskini azalttığı. Bunun nedeni, mesanenin daha sık boşaltması olabilir, bu da kanserojen maddelerin mesanede daha az süre ve yoğunlukta kalması ile ilişkilidir. İçme suyunun klorlanması ve artan trihalometan seviyeleri potansiyel olarak kanserojendir, ayrıca içme suyunda arsenik seviyesinin yüksek olması(arsenikli su) maruz kalma da mesane kanseri riskini artırmaktadır. Arsenik maruziyeti ile birlikte sigara içimi kombine bir etkiye sahiptir. Kişisel saç boyası kullanımı ile risk arasındaki ilişki belirsizliğini korumakla beraber; kalıcı saç boyası kullananlarda, NAT2-asetilasyonunu yavaş yapan yani yavaş atan bünyelerde, risk artışı saptanmıştır. Metabolik faktörlerin (vücut kitle indeksi, kan basıncı, plazma glikozu, kolesterol ve trigliseridler) etkisi belirsizdir. Beslenme alışkanlıklarının çok az etkisi var gibi görünüyor, son zamanlarda bitkilere sarı, turuncu, kırmızı gibi parlak renkleri veren ve insan vücudunda antioksidan işlevini yürüten flavonoidlerin koruyucu etkisi olduğu belirlenmiştir. Sebze ve doymamış yağ (zeytinyağı) tüketimi ve orta düzeyde protein tüketimi ile karakterize Akdeniz diyetinin daha az mesane kanseri görülmesi ile bağlantılı olduğu bildirilmektedir.
Yaş ve Cinsiyet: Mesane kanseri riski yaşla birlikte artar. Mesane kanseri olanların %90’ı yaklaşık 55 yaşın üstündedir. Mesane kanseri erkeklerde kadınlara göre 3-4 kat fazla gözükür.
Genetik ve ailesel yatkınlık: Mesane kanseri olan aile üyeleri olan kişilerin, kendilerinin de bu hastalığa yakalanma riski daha yüksektir. Aile öyküsünün çok az etkisi var gibi görünse de ve bugüne kadar, mesane kanseri için herhangi bir genetik varyasyonun açık bir önemi gösterilmemiştir Mesane kanserine yol açan genetik olaylar tam olarak bilinmemektedir. Genetik yatkınlığın, diğer faktörlerin etkisi aracılığıyla mesane kanserine yakalanma riski üzerine etkisi vardır. Ancak hücrelerin büyümesine, bölünmesine ve hayatta kalmasına yardımcı olan genler olan onkogenlerin aktivasyonu-harekete geçmesi ve normalde hücre bölünmesini kontrol etmeye, DNA'daki hataları onarmaya veya hücrelerin doğru zamanda ölmesine neden olan tümör baskılayıcı genlerin inaktivasyonu gibi birden çok mekanizmanın rolü olduğu düşünülmektedir. 9. kromozomdaki genetik delesyon, p53 tümör supresör gen mutasyonu, 17p kromozom delesyonu, c-Ha-ras proto-onkogeni içeren kromozom 11p’nin kaybı bunlardan bazılarıdır.
Retinoblastoma (RB1) geninin bir mutasyonu mesane kanseri riskini artırdığı bilinen bir gerçektir. PTEN genindeki mutasyonların neden olduğu Cowden hastalığı, esas olarak meme ve tiroid kanserleri ile bağlantılıdır. Bu hastalığa sahip kişilerde ayrıca mesane kanseri gelişme riski yüksektir. Lynch sendromu esas olarak kolon ve endometriyal kanserle bağlantılıdır. Bu sendroma sahip kişilerde mesane kanseri riski fazla bulunmuştur.
Mesane kanserinin olması: Hastanın geçmişinde mesane kanseri hikayesi varsa, tekrar mesanenin farklı yerlerinde veya üreter ve böbrek havuzcuğunda aynı tür kanser gelişme olasılığı oldukça yüksek bir olasılıktır. Bu nedenle mesane kanseri olan hastaların idrar yollarının farlı alanlarının kontrolü için dikkatli takibe ihtiyaç vardır.
Mesane doğumsal kusurlar: Doğumdan önce göbek deliği ile mesane arasında bir bağlantı vardır. Buna urakus denir. Bu bağlantının bir kısmı doğumdan sonra da devam ederse ileride kansere dönüşebilir. Urakusta başlayan kanserler adenokanser türündedir. Mesane adenokarsinomların yaklaşık üçte biri burada başlar. Ancak nadir görülür ve tüm mesane kanserlerinin yaklaşık % 1'ni oluşturur. Ekstrofi adı verilen bir başka nadir doğumsal anomali, mesane kanseri riskini büyük ölçüde artıran hastalıktır. Mesane ekstrofisinde hem mesane hem de mesane önündeki karın duvarı ana rahminde gelişimi sırasında tamamen kapanmama durumu vardır.
Mesane Kanserinin Belirtileri Nelerdir?
İdrarda kan görülmesi-Kanlı idrar yapma(hematüri): İdrarda kan görülmesi, mesane kanserinin en sık rastlanan belirtisidir. Genellikle ağrısız ve pıhtılıdır. İdrarda karışan kan miktarına göre, pembeden koyu kırmızıya kadar olan renkte, gözle görülebilir, kanama görüleceği gibi, idrar rengi normal olup sadece mikroskopik seviyede kan görülebilir , bu da yapılan idrar tetkikinde ortaya saptanır. Kanama devamlı olmayabilir, bir gün mevcut olabilir ve ertesi gün olmayabilir, idrar haftalarca hatta aylarca temiz kalabilir. Ancak bir mesane kanseri varsa, bir zamanla idrarda kan yeniden tekrar ortaya çıkar. Mesane kanserinin erken evrelerinde genellikle kanamaya neden olur, ve ağrı veya başka şikayet yapmayabilir. Bazen kanama ile birlikte çok az ağrı veya idrarda yanması görülebilir. İdrardaki kan her zaman mesane kanseri olduğunuz anlamına gelmez. İdrar yolu enfeksiyonlarında, böbrek ve prostat kanserinde, böbrek, mesane ve idrar yolu taşlarında, prostat büyümesi ve daha bir çok mesane kanseri dışında bir nedenle idrarda kanama olabilir.
İdrar yapma alışkanlıklarındaki değişiklikler ve yanma-dizüri şikayetleri: Yine bu şikayetler sadece mesane kanserinde ortaya çıkmaz, idrar yolu enfeksiyonlarında, böbrek ve prostat kanserinde, böbrek, mesane ve idrar yolu taşlarında, prostat büyümesi ve daha birçok mesane kanseri dışında durumlarda bu şikayetler olabilir.
Bu şikayetler:
-
Normalden daha sık idrara çıkma ihtiyacı
-
İdrar yaparken ağrı veya yanma
-
Mesane yeterince dolu olmasa bile acil işeme ihtiyacı duyma
-
İdrar yapmakta güçlük çekmek veya idrar akışının zayıf olması
-
Gece boyunca defalarca idrara çıkma ihtiyacı
İlerlemiş mesane kanseri belirtileri: Büyümüş veya vücudun diğer bölgelerine yayılmış mesane kanserleri bazen aşağıdaki gibi başka semptomlara neden olabilir. Yine, bu şikayetlerin çoğunun mesane kanserinden başka bir şeyden kaynaklanma olasılığı vardır ve ancak bunların kontrol ettirilmesi önemlidir.
İlerlemiş kanserinin Belirtileri arasında şunlar olabilir:
-
İdrara çıkamama
-
Bir tarafta bel ağrısı
-
İştahsızlık ve kilo kaybı
-
Yorgun veya zayıf hissetmek
-
Ayaklarda şişme
-
Kemik ağrısı
Mesane Kanseri Nasıl Teşhis Edilir?
Mesane kanseri genellikle hastanın belirti veya şikayetleri teşhisde önemli yer tutmaktadır. Bazen rutin kontrol amacıla yapılan testlerde mesane kanseri yakalanabilir. Bunlar dışında, mesane kanserinden şüpheleniliyorsa, teşhisi doğrulamak için bazı muayene ve tetkiklere ihtiyaç vardır.
1-Tıbbi özgeçmiş ve fizik muayene: Belirtileriniz hakkında daha fazla bilgi edinmek için tıbbi özgeçmişiniz ve ailegeçmişiniz ile ilgili bilgi mesane kanseri teşhisi için değerli olabilir
2-Fizik muayene: Olası mesane kanseri belirtileri ve diğer sağlık sorunları hakkında bilgi elde etmek amacıyla sistematik bir fizik muayene teşhisin ilk basamağını oluşturmaktadır. Bunun yanında gerekirse parmakla rektal muayene ve kadında jinekolojik muayene yapılabilir. Bu muayeneler sırasında bazen mesane tümörünü elle hissedebilir, boyutunu belirleyebilir ve yayılıp yayılmadığını hissedebilir.
3-İdrar tahlili: Mesane kanseri teşhisinin ilk adımı idrar tetkikidir, idrarda kan (hematüri) olup olmadığını kontrol etmektir. İdrardaki kan genellikle enfeksiyonlar gibi kanser dışı sorunlardan kaynaklanır, ancak aynı zamanda mesane kanserinin ilk belirtisidir. İdrarda kan mikroskobik seviyede veya gözle görülebilecek kadar fazla olabilir.Bazı hastalarda idrar yolu enfeksiyonu için kültür istenebilir.
4-İdrar sitolojisi: Bu testte taze idrarda veya mesane yıkama suyunda mikroskopla dökülmüş kanser hücrelerini aramayı ifade eder. İdrar sitolojisi mesane kanseri teşhisinde önemlidir, daha çok yüksek dereceli tümörlerde bize yardımcıdır, yani tarama testi olarak yeterince güvenilir değildir. Bu testin normal olması mutlaka mesane kanseri olmadığı anlamına gelmez, bizi yönlendirecek kadar güvenilir bir test değildir.Bu tetkikin raporlanmasında bazı standartlar getirilmiştir.
Standartlaştırılmış bir raporlama sistemi 2016 yılında Paris Çalışma Grubu tarafından yayınlandı
-
idrar örneklerinin yeterliliği (Yeterlilik);
-
yüksek dereceli ürotelyal karsinom için negatif (Negatif);
-
atipik ürotelyal hücreler
-
yüksek dereceli ürotelyal karsinom için şüpheli (Şüpheli);
-
yüksek dereceli ürotelyal karsinom
-
düşük dereceli ürotelyal neoplazi
5-Tümör belirteçleri için idrar testleri: Bu testler, idrarda mesane kanserini gösteren belirli maddeleri saptamaya, dolayısıyla masane kanserini teşhisine yardımcı olabilir, ancak bu testlerin hiçbiri teşhis için yeterli güvenirlikte değildir ve sonuçlar ne olursa olsun teşhis ve takipte mutlak sonucu göstermezler . Sitolojiye göre daha güvenilirdir. Bazı mesane kanserlerini gözden kaçırabilir, veya bazı durumlarda, kanser olmayan kişilerde bile test sonucu anormal olabilir. Günümüzde , bu testler esas olarak belirti ve şikayeti olan kişilerde mesane kanserini aramak veya mesane kanseri takibinde nüks-tekrar etme teşhisi için yardımcı olarak kullanılmaktadır. İdrarda kanama, BCG etkisi ve enfeksiyonlar bu testlerin sonuçlarını etkilemektedir.Güncel bilgilere göre, hiçbir idrar belirteci takip sırasında sistoskopinin yerini alamaz veya rutin bir şekilde sistoskopinin yapılma sıklığını azaltamaz.
Bu testler:
-
UroVysion ™(FISH): Bu test, mesane kanseri hücrelerinde sık görülen kromozom değişikliklerini saptamaya yarar.
-
BTA testleri-BTA-Stat ve Trak: Bu testler idrarda insan kompleman faktör ilişkili protein (kompleman faktör ilişkili protein-CF-Hrp) olarak da bilinen mesane tümörü ile ilişkili antijen (BTA-mesane tümör antijeni) adı verilen bir maddeyi saptamaya yarar. BTA-trak kantitatif-ELISA, ve gebelik testi gibi hemen bakılan BTA-stat olmak üzere iki ölçüm metodu vardır.
-
ImmunoCyt ™: Bu test, genellikle kanser hücrelerinde bulunan müsin ve karsinoembriyonik antijen (CEA) gibi maddelerin varlığını saptamaya yarar.
-
NMP22 BladderChek®: Bu test idrarda NMP22 (nükleer matriks proteini 22) adlı bir proteini arar. Mesane kanseri olan insanlar genellikle daha yüksek seviyelere sahiptir.
-
Fibroblast Büyüme Faktörü Reseptörü (FGFR), Telomeraz Reverse Transkriptaz (TERT), Mikrosatellitler analizi vb
6-Sistoskopi: Mesane kanserinin teshisi sistoskopi ve biyopsi ile konulmaktadır. Sistoskopi, mesane kanseri teşhisinde, tedaviden sonra takiplerde nüks’ün izlenmesinde kullanılan en önemli, temel endoskopik bir yöntemdir. Sistoskop adı verilen ince, kameralı-ışıklı bir tüp kullanarak mesanenin ve üretranın içine bakılmasına imkan verir. Mesane kanseri tanısı için yapılan sistoskopi, sadece teşhis konmasına olanak vermesi yanında aynı seansda biyopsi, yıkama suyu sitolojisi için örnek alma ve aynı zamanda luzumu halinde mesane kanserinin birinci basamak tedavisi için cerrahi yapma yani transüretral mesane kanseri rezeksiyonu(TUR-MT) yapma imkanı sağlar. Buna biz sistoskopi ve gerekli girişim diyoruz. Hasta anestezi altındayken, bimanuel muayenede mutlaka yapılmalıdır. Böylelikle kısmen de olsa mevcut kanserin yaygınlığı ve evresi konusunda fikir elde edilmeye çalışılır. Sistoskopik görüntüde papiller olarak görülen lezyonlar genellikle düşük dereceli ve invaziv olmayan bir tümöre delalet ederken, solit ve flat olanlar daha çok yüksek dereceli ve saldırgan tümör olduğu izlemini bize verir. Diğer taraftan sistoskopide görülen tümörden kas tabakası dahil tümörün tamamı(Birinci basamak tedavi) ve tümünün çıkarılması mümkün değilse, kas tabakası dahil tümörün bir kısmı alınarak patolojiye gönderilir. Sistoskopi genellikle rijit(sert-metal) sistoskopla yapılması yanında flexible(Kıvrılabilir) sistoskopla da yapılabilir, ancak rijit sistoskop kadar kullanışlı ve verimli değildir. Sistoskopinin etkinliğini artırmayı amaçlayan yeni teknoloji sistoskopi yöntemleri geliştirimiştir.
Bunlar:
- Dar-bant görüntüleme: Dar-bant görüntüleme (DBG), normal sistoskopi sırasında mesanenin iç astar tabakasına belirli mavi ve yeşil dalga boylarındaki ışığın uygulanmasıdır. Bu, sağlıklı doku ve kanser dokusu arasındaki görsel kontrastı arttırır ve mesanedeki tümörlerin saptanmasını kolaylaştırır. Bu yöntem mesane içerisine boyayıcı madde(instillasyon) gerektirmez.
- Floresans sistoskopi (mor ışık sistoskopi olarak da bilinir) rutin sistoskopi ile birlikte yapılabilir. Bu muayene için sistoskopi sırasında mesaneye ışıkla aktive olan bir ilaç konulur. Kanser hücreleri tarafından tutulur. Doktor daha sonra sistoskoptan mavi bir ışık tuttuğunda, ilacı içeren herhangi bir hücre parlayacaktır (floresan). Bu, doktorun normalde kullanılan beyaz ışık tarafından gözden kaçmış olabilecek anormal alanları görmesine yardımcı olabilir.
- Konfokal lazer mikro-endoskopi( Confocal laser micro-endoscopy): Gerçek zamanlı endoskopik histolojik derecelendirme sağlamak için tasarlanmış yüksek çözünürlüklü bir görüntüleme probudur, ancak daha standart kullanımda değildir, yararı ile ilgili kanıta ihtiyaç vardır.
- SPIES görüntüleme sistemi: Storz firmasının profesyonel görüntü geliştirme sistemi (IMAGE1 S, resmi olarak SPIES olarak adlandırılır), dört farklı ışık spektrumunu kullanan bir görüntü geliştirme sistemidir. yine bu yöntemde de sonuçları ile ilgili kanıta dayalı çok bilgi henüz elimizde yok.
7-Mesane tümörünün transüretral rezeksiyonu (TUR-MT): Sistoskopi sırasında herhangi bir anormal alan görülürse , kanser olup olmadığını görmek için o alanlardan biyopsi yapılması ve mümkünse birinci basamak tedavi yerine geçecek tümörün temizlenmesini ifade eder. Anormal bölgeden biyopsi almak, aşikar tümör varsa birinci basamak tedavisi için kullanılan işlem, Mesane tümörünün transüretral rezeksiyonu (TUR-MT) olarak da bilinen kapalı mesane tümörü ameliyatıdır. Bu işlem sırasında, tümörü ve tümörün etrafındaki mesane kasının bir kısmını alınır. Çıkarılan örnekler daha sonra patoloji laboratuvarına gönderilir. Kanser bulunursa, test, mesane duvarının kas tabakasını istila edip etmediğini (yayılıp Böylelikle hem kanser olup olmadığı hemde kanser varsa kas tabakasına yapılıp yaılmadığı saptanabilir. Bu sonuçlar tümörün evrelendirilmesine çok değerli katkılar sağlar. Mesane kanseri bazen mesanenin birden fazla bölgesinde (veya idrar yolunun diğer kısımlarında) de gelişebilir. Bu nedenle, özellikle kanserden kuvvetle şüpheleniliyorsa fakat aşikar tümör görülmüyorsa mesanenin ve idrar yollarının birçok farklı yerinden biyopsi örnekleri alınabilir. Bu arada elde edilen mesane yıkama suyu da sitolojik çalışma için patolojiye gönderilir.
8-Biyopsi sonuçları: Biyopsi örnekleri, bir patolog tarafından laboratuvarda incelenir ve test edildikleri bir laboratuvara gönderilir. Mesane kanseri saptanırsa : tümörün yaygınlık derecesi, hücre tipi ve kanser derecesi de belirlenir. Biyopside yayılma miktarı(invazivite), kanserin mesane duvarına ne kadar derin büyüdüğünü gösterebilir. Tedaviye karar vermede bu çok önemlidir.
Buna göre:
-
Non-invaziv mesane kanseri: Kanser, daha derin katmanlara doğru büyümeden hücrelerin iç katmanında kalırsa buna invazif olmayan denir.Terim olarak Yüzeysel veya kasa invaze olmayan mesane kanseri de diyebiliriz.
-
İnvaziv mesane kanseri: Kanser mesanenin daha derin katmanlarına doğru büyürse buna invaziv denir. İnvaziv kanserlerin yayılma olasılığı daha yüksektir ve tedavisi daha zordur.
Kanser Hücresi Derecelendirmesi: Mesane kanserleri, kanser hücrelerinin mikroskop ne kadar kötü huylu olduğu bağlı olarak bir derece de belirlenir. Düşük dereceli kanserler daha çok normal mesane dokusuna benziyor. Ayrıca iyi diferansiye kanserler olarak da adlandırılırlar. Bu tip kanserleri genellikle iyi bir gidişata sahiptir. Yüksek dereceli kanserler normal dokuya daha az benzer ve daha saldırgan bir yapıya sahiptir. Bu kanserler aynı zamanda zayıf bir şekilde farklılaşmış veya farklılaşmamış olarak da adlandırılabilir. Yüksek dereceli kanserlerin mesane duvarına doğru büyümesi ve mesanenin dışına yayılması daha olasıdır. Bu kanserlerin tedavisi daha zordur.
9-İntravenöz piyelografi (IVP): İntravenöz ürografi (IVU) olarak da adlandırılan intravenöz piyelografi (IVP), bir damara özel bir boya enjekte edildikten sonra alınan tüm idrar sisteminin x-ray röntgenidir. Bu boya böbrekler tarafından kan dolaşımından uzaklaştırılır ve daha sonra üreterlere ve mesaneye geçer. Bu olurken röntgen çekilir. Boya, bu organları röntgende ana hatlarıyla belirtir ve idrar yolu tümörlerini göstermeye yardımcı olur. Herhangi bir alerjik bir öyküsü olan hastalar veya herhangi bir tür böbrek problemi varsa bunun yerine başka bir test seçilebilir. İVP mesane kanseri teşhisinde rutin kullanılan bir yöntem değildir, bilgisayarlı tomografi bundan daha değerli bilgiler verebilmektedir.
Retrograd pyelogram(RPG): Bu test için, idrar kanalı yoluyla mesaneye veya bir üretere bir kateter (ince tüp) yerleştirilir. Daha sonra bu kateterden boyalı madde verilerek , mesane, üreterler ve böbrek boşlukları x-ray grafi yapılarak görüntülenir. Bu da İVP gibi çok kullanılam yöntemler arasında değildir.
10-Bilgisayarlı tomografi (CT) taraması: CT taraması, vücudunuzun ayrıntılı kesitsel görüntüleri elde etmek için röntgen ışını kullanır. Böbrek, üreterler ve mesanenin bigisayarlı tomografik incelenmesine CT-ürografi denir. Mesane de dahil olmak üzere idrar yolundaki herhangi bir tümörün boyutu, şekli ve konumu hakkında ayrıntılı bilgi sağlayabilir. Karın içi ve pelviste kanser olabilecek, büyümüş lenf düğümlerinin yanı sıra diğer organların gösterilmesine ve metastaz olup olmadığını belirlenmesinde yardımcı olabilir.
CT kılavuzluğunda iğne biyopsisi: CT görüntüleri , biyopsi iğnesini şüpheli bir tümöre yönlendirmek için de kullanılabilir. Bu kanserin yayılmış olabileceği bölgelerden örnek almak için kullanılmaktadır.
11-Manyetik rezonans görüntüleme (MRI) taraması: CT görüntüleme gibi, MRI taramaları da vücuttaki yumuşak dokuların ayrıntılı görüntülerini bize sağlar. Ancak MRI taramalarında x-ışınları yerine radyo dalgaları ve güçlü mıknatıslar kullanılır. MRI görüntüleme , mesane kanserinin komşu doku ve organlara veya lenf düğümlerine dışında yakındaki dokulara veya lenf düğümlerine yayılıp yayılmadığı hakkında bize fikir verir. Üriner sistemin üst kısmını(üreter ve böbrek havuzcuğunda) görüntülemek için özel bir yöntem olan MRI-ürografi yapılabilir.
Multiparametrik manyetik rezonans görüntülemenin (mpMRI) mesane kanseri teşhis ve evrelemedeki rolü henüz belirlenmemiştir. Mesane kanserli hastalarda standartlaştırılmış bir mpMRI raporlama metodolojis(VIRADS) yakın zamanda yayınlanmıştır ancak standart uygulamaya henüz girmemiştir.
12-Ultrason: Ultrason, mesane kanserinin boyutunu ve mesanenin dışına, yakın organlara veya dokulara yayılıp yayılmadığını belirlemede faydalı olabilir. Böbreklere bakmak için de kontrol etmek için de kullanılabilir. kolay ve basit bir yöntemdir.
Ultrason eşliğinde iğne biyopsisi: Ultrason, karın veya pelviste şüpheli bir kanser alanında biyopsi olmak için kılavuz amacıyla da kullanılabilir.
13-Akciğer grafisi: Mesane kanserinin akciğerlere yayılıp yayılmadığını görmek için bir göğüs röntgeni çekilebilir. Bu amaçla genellikle göğüs tomografisi kullanıldığından günümüzde pek tercih edilmemektedir.
14-Kemik taraması: Kemik taraması, kemiklere yayılan kanseri aramaya yardımcı olabilir. Bu test genellikle kemik ağrısı gibi belirtileriniz yoksa veya kan testleri kanserin kemiklerinize yayılmış olabileceğini gösteriyorsa yapılır. Bunun için, hasarlı kemik bölgelerine yerleşen az miktarda düşük seviyeli radyoaktif madde enjeksiyonu yapılır. Özel bir kamera radyoaktivite yoğunluğu sayılır ve iskelet sistem tamamen görüntülenebilir. Kemik taraması kemikte kanser olduğunu gösterebilir, ancak emin olmak için düz röntgen, MRI taramaları ve hatta bir kemik biyopsisi gibi diğer görüntüleme yöntemleriyle konfirme etmek gerekebilir.
15- Pozitron emisyon tomografisinin (PET) taraması: Radyoaktif bir madde ve BT taramasının (PET / CT) bir kombinasyonu olarak karşımıza çıkmakta, ve mesane kanserinin lenf nodları ve diğer organlara yayılımını tespit etmek için giderek daha fazla kullanılmaktadır. PET-CT, uzak metastazları bulma olasılığını artırabilir. Ancak, mesane tümörlerinin evrelendirilmesi için pek tavsiye edilmez.
Mesane Kanserinin Evrelendirilmesi ve Derecelendirilmesi
Mesane kanseri teşhisi konduktan sonra, kanserin yayılıp yayılmadığını ve yayılmışsa ne kadar uzağa yayıldığını saptamaya yönelik çalışma yapılır. Bu sürece evrelendirme denir. Bir kanserin evresi, vücuttaki kanserin boyutunu,yaygılığını (miktarını) tanımlar. Evrelendirme kanserin ne ölçüde ciddi olduğunu ve en iyi nasıl tedavi edileceğini belirlemeye yardımcı olur. Evre, kanserin nasıl tedavi edileceğine ve tedavinin ne kadar başarılı olabileceğini tahmin etmede en önemli faktörlerden biridir.Mesane kanserinin evresi, mesane kanseri teşhisinde bahsedilen fiziksel muayenelerin, biyopsilerin ve görüntüleme testlerinin (CT veya MRI taraması, röntgen vb.) sonuçlarına ve ameliyat sonuçlarına dayanır.
Kanserin evresi için şu sorulara yanıt aranır:
-
Kanser mesane duvarına ne kadar derin katmanlara doğru ilerledimi ,ilerledi ise ne ölçüde yayıldı?
-
Kanser mesaneye komşu organ ve dokulara ulaştı mı?
-
Kanser mesaneye komşu lenf düğümlerine veya uzak organlara yayıldı mı?
Tümör, Lenf Düğümü, Metastaz Sınıflandırması (TNM): Union International Contre le Cancer (UICC) tarafından onaylanan 2009 TNM sınıflandırması 2017'de güncellendi, ancak mesane tümörleriyle ilgili herhangi bir değişiklik yapılmadı.3 temel bilgiye dayanır.
- T: ana (birincil) tümörün mesane duvarı boyunca ne kadar büyüdüğünü ve yakın dokulara dönüşüp büyümediğini açıklar.
-
N: mesaneye yakın lenf düğümlerine yayılan kanseri gösterir. Lenf düğümleri, kanserlerin genellikle ilk önce yayıldığı, fasulye büyüklüğünde bağışıklık sistemi hücreleri koleksiyonlarıdır.
-
M: kanserin akciğerler veya karaciğer gibi diğer organlar veya mesaneye yakın olmayan lenf düğümleri gibi uzak bölgelere yayılıp yayılmadığını (metastaz yapıp yapmadığını) gösterir.
-
T, N ve M'den sonraki sayılar veya harfler, bu faktörlerin her biri hakkında daha fazla ayrıntı sağlar. Daha yüksek sayılar, kanserin daha ilerlemiş olduğu anlamına gelir. Bir kişinin T, N ve M kategorileri belirlendikten sonra, genellikle ameliyattan sonra, nihai bir evre belirlenir.
Kural olarak, sayı ne kadar düşükse, kanser o kadar az yayılmıştır. Evre IV gibi daha yüksek bir sayı, daha ilerlemiş bir kanser anlamına gelir. Ve bir aşamada, daha önceki bir harf daha düşük bir aşama anlamına gelir. Benzer aşamaları olan kanserler benzer bir görünüme sahip olma eğilimindedir ve genellikle aynı şekilde tedavi edilir.
Aşağıdaki tablodaki evreleme sistemi kesinleşmiş patolojik evrelemeyi ifade eder. Fizik muayene, biyopsi, görüntüleme testleri sonuçları ve ameliyat sonu patolojik verilere dayanır. Bu evreleme sadece ameliyattan önce yapılan analiz verilerine göre saptanan klinik evrelemeden daha kesin bir evrelemedir
Mesane Kanseri için TNM Evrelendirilmesi(2017)
T - Tümör:
TX: Tümör değerlendirilemez
T0: Tümörün varlığı ile ilgili kanıtı yok
Ta: Non-invaziv-Yayılmamış papiller karsinom
Tis: Karsinoma İn-sutu: "düz-flat tümör"
T1: Tümör subepitelyal bağ dokusuna invaze olmuş, yayılmış
T2: Tümör kas tabakasına yayılmış
T2a:Tümör kas tabakasının yarısına kadar yayılmıştır
T2b:Tümör derin kas tabakasına yani yarı tabakasından fazlasına yayılmıştır
T3: Tümör mesane dışına taşmış, perivezikal dokuya yayılmış
T3a: Mikroskobik ölçüde mesane dışına taşmış
T3b: Makroskopik-gözle görülebilecek tarzda mesane dışına taşmış (ekstravezikal kitle)
T4: Tümör aşağıdakilerden herhangi birine yayılmış: prostat stroması, seminal veziküller,
uterus, vajina, pelvik duvar, karın duvarı
T4a: Tümör prostat stromasını, seminal vezikülleri, uterusu veya vajinaya yayılmış
T4b: Tümör pelvik duvarı veya karın duvarına yayılmış
N - Bölgesel lenf düğümleri
NX: Bölgesel lenf düğümleri değerlendirilemez
N0: Bölgesel lenf nodu metastazı yok
N1: Pelviste tek bir lenf düğümünde metastaz (hipogastrik, obturator, eksternal iliak veya
presakral)
N2: Gerçek pelviste birden fazla bölgesel lenf düğümünde metastaz (hipogastrik, obturatör,
eksternal iliak veya presakral)
N3: Yaygın iliak lenf düğümlerinde metastaz
M - Uzak metastaz
M0: Uzak metastaz yok
M1a: Bölgesel olmayan lenf düğümlerine metastaz
M1b: Diğer uzak alanlara ve organlara metastaz
T1’in alt sınıflandırması: T1’in alt kategorilere ayrılması kanserin gidişatını ve tedaviyi belirlemede önemli katkısı olabileceği bildirilmiştir. Lamina propriaya derinliği ve kapsamının prognostik değeri olduğu gösterilmiştir. En son 2016'da Dünya Sağlık Örgütü (WHO) sınıflandırmasına göre kullanımı önerilmektedir.
Mesane ürotelyal karsinomlarının histolojik derecelendirilmesi:
1973 WHO derecelendirme
- 1. Derece: iyi farklılaşmış
- 2. Derece: Orta derecede farklılaşmış
- 3. Derece: kötü farklılaşmış
2004/2016 DSÖ derecelendirme sistemi (papiller lezyonlar)
-
Düşük malign potansiyele sahip papiller ürotelyal neoplazm (PUNLMP)
-
Düşük dereceli (LG) papiller ürotelyal karsinom
-
Yüksek dereceli (HG) papiller ürotelyal karsinom
SÖ 2004 Düz-Flat lezyonlar için histolojik sınıflandırma
1-Kötü huylu olmayan lezyonlar için:
-
Malign potansiyeli bilinmeyen ürotelyal proliferasyonu (atipi veya papiller yönleri olmayan yassı lezyon).
-
Reaktif atipi (atipili düz lezyon).
-
Bilinmeyen önemi olan atipi.
-
Ürotelyal displazi.
2- Kötü huylu lezyonlar için: Ürotelyal CIS her zaman yüksek derecelidir.
Ürotelyal karsinomların varyant tipleri ve lenfovasküler invazyon: Mikropapiller, plazmositoid, sarkomatoid ürotelyal karsinom varyantları saf yüksek dereceli ürotelyal karsinomdan bile daha kötü prognoza-gidişata sahiptirler. Patolojik incelemelerde lenfovasküler invazyon (LVI) varlığı, patolojik evreleme derecesini artıran bir faktördür ve daha kötü prognoz ile ilişkilidir.
Varyant Tipler:
-
Ürotelyal karsinom (tüm vakaların% 90'ından fazlası);
-
Kısmi skuamöz ve / veya glandüler veya trofoblastik farklılaşmalı ürotelyal karsinomlar;
-
Mikropapiller ürotelyal karsinom;
-
Nested varyant ve mikrokistik ürotelyal karsinom;
-
Plazmositoid, dev hücre, taşlı yüzük, dağınık, farklılaşmamış;
-
Lenfoepitelyoma benzeri;
-
Diğer nadir farklılaşmalarla birlikte bazı ürotelyal karsinomlar; küçük hücreli karsinomlar; sarkomatoid ürotelyal karsinom.
Moleküler sınıflandırma: Moleküler belirteçler ve bunların prognostik rolü araştırılmıştır. Bu yöntemler, özellikle hastaların moleküler sınıflandırmaya dayalı olarak sınıflandırılması gibi karmaşık yaklaşımlar ümit vericidir, ancak henüz rutin uygulama için uygun değildir.
Mesane Kanserli Hastaların Risk Gruplarına Ayrılması
- Düşük riskli tümörler: Birincil(Primer) tümör, tek lezyon, Ta, G1(düşük dereceli), 3cm’den küçük, CIS eşlik etmiyor
- Orta risk tümörler: Düşük ve yüksek risk tümörler arasındaki tüm yüzeyel tümörleri kapsar. Yılda bir veya hiç nüks gözlenmeyen hastalar, ve TUR-MT den hemen sonra intrakaviter kemoterapi almış hastalar bu kapsama girer.
- Yüksek riskli tümörler: Tüm evre T1 tümörler, tüm Yüksek dereceli tümörler(Derece:3), CIS, ve çok sayıda tümörü olan-sık tekrarlayan(yılda birden çok)-3cm'den büyük-evre Ta-düşük/orta derece(derece 1-2) tümörler bu kapsama girer.
- En yüksek riskli tümörlerin alt grubu: Evre T1 ve yüksek dereceli(Derece 3) tümöre eşlik eden CIS lezyonu, çok sayıda ve/veya büyük hacimli ve/veya tekrarlayan T1 ve yüksek dereceli tümör tümör, prostatik üretrada CIS’nun eşlik ettiği T1 ve yüksek dereceli tümörler, ürotelyal karsinomun bazı varyant histolojisi formları ve lenfovasküler invazyon gösteren tümörler bu kapsama girer.
Mesane Kanseri için Hayatta Kalma Oranları
Hayatta kalma oranları, aynı kanser tipine ve evresine sahip kişilerin yüzde kaçının, teşhis konulduktan sonra belirli bir süre (genellikle 5 yıl) hala hayatta olduğuna dair bir fikir veren rakamlardır. Size ne kadar yaşayacağınızı söyleyemezler, ancak tedavinizin başarılı olma olasılığının ne kadar olduğunu daha iyi anlamanıza yardımcı olabilir. Hayatta kalma oranlarının tahminler olduğunu ve genellikle belirli bir kanseri olan çok sayıda insanın önceki sonuçlarına dayandığını, ancak herhangi bir kişinin durumunda ne olacağını tahmin edemediklerini unutmamak gerekir. Bu istatistikler kafa karıştırıcı olabilir ve daha fazla soru sormanıza neden olabilir.
Bu gruplar şu şekilde yapılmaktadır:
-
Lokalize hastalık: Kanserin mesane dışına yayıldığına dair bir işaret yok.
-
Bölgesel yayılma: Kanser mesaneden yakındaki yapılara veya lenf düğümlerine yayılmıştır.
-
Uzak metastaz: Kanser, akciğerler, karaciğer veya kemikler gibi vücudun uzak bölgelerine yayılmıştır.
Mesane kanseri için 5 yıllık sağkalım oranları
-
Tek başına karsinoma in-situ: % 96
-
Lokalize hastalık: % 69
-
Bölgesel yayılma: % 37
-
Uzak metastaz: % 6
-
Tüm evreler kombine edilirse: % 77
Mesane Kanseri Tedavisi, Mesane Kanserinin Tedavisi, Mesane Tümörü Tedavisi
A- Mesane Kanseri Cerrahisi
1-Mesane tümörünün transüretral rezeksiyonu (TUR-MT), Mesane TUR ameliyatı
Mesane tümörünün bir transüretral rezeksiyonu (TUR-MT) mesane kanseri tedavisinin ilk ve en önemli basamağını oluşturmaktadır. TUR-MT'in amacı, teşhisi doğru koymak ve görünen tüm tümörleri tamamen ortadan kaldırmaktır. Kanserin patolojik teşhisi, yaygınlık derecesi ve tedavi planlaması için bu ameliyat çok önemlidir ve tekrar tekrar gerekebilir. TUR-MT ayrıca erken evre veya yüzeyel (pt1 mesane kanseri, yani kasa invazif olmayan-Ta, T1 ve Karsinoma in-Situ) mesane kanserleri için en yaygın tedavi yöntemidir. İlk başvuruda mesane kanserlerin %70-75’i yüzeyel kanserlerdir ve bunların ilk basamak tedavisini TUR-MT oluşturmaktadır. TUR-MT de amaç, kanser hücrelerini ve çevre dokuları mesane duvarının kas tabakasına kadar çıkarmaktır.
Tekrar TUR-MT (Re-TUR): Bazı olgularda bu cerrahi işlem ameliyattan 2-4 hafta sonra tekrar etme zorunluluğu ortaya çıkabilir. Bu zorunluluklar arasında: TUR-MT da işlemin uygun bir şekilde ve tümörün tam olarak çıkarılamamış olması, TUR-MT ile alınan dokuda hiç kas dokusu bulunmaması yani yeterince taban dokusu alınmamış olması, tüm T1 evreli tümörlerde ve tüm yüksek dereceli tümörlerde Re-TUR-MT gereklidir. Eğer tümör düşük dereceli Ta evreli veya primer karsinoma in-sutu(CIS) ise re-TUR’a pek ihtiyaç yoktur.
TUR-MT nasıl yapılır?: Genel anestezi ya da lokal anestezi altında idrar kanalından girilerek yapılan kapalı endoskopik bir ameliyattır. Rezektoskop adı verilen bir tür ince, sert sistoskop, idrar yolunuz yoluyla mesanenize yerleştirilir. Rezektoskopun ucunda doku veya tümörün çıkarılması için kullanılan bir tel halka(Loop, 1c çaplı, buna göre tümör çapı da ölçülebilir) bulunur. Bu halkadan enerji (Monopolar veya bipolar koter, Lazer vs) verilir ve bununla çıkarılan dokular, analiz için bir patolojiye gönderilir. Tümörler enblok(Total) veya fraksiyone kesilerek yapılabilir. Önemli kriterlerden birisi tümör tabanı ve bu alandaki kas tabakasından parça alınmasıdır, bu tümörü evrelenmesinde ve rezeksiyon kalitesini belirlemede önemlidir. Ayrıca tümör-normal doku sınırında da örnekleme yapılmasında yarar var. Temizlenen alanlar tekrar kullanılan enerji sistemi ile yakılarak(fulgurasyon) koterize edilir, bu hem kanama kontrolünü sağlar hemde kalan kanser hücrelerini yok etmeye yarar.
TUR-MT'nin yan etkileri genellikle hafiftir ve genellikle uzun sürmez. İşlemden hemen sonra idrar yaparken biraz kanama ve ağrı olabilir. Genellikle aynı gün veya ertesi gün eve gidebilir, bir veya iki hafta içinde normal günlük hayatınıza dönebilirsiniz.
TUR-MT ile tümör tamamen ortadan kaldırılsa bile mesane kanseri 2 yıl içinde nüks etme ihtimali yüksek olduğundan, sıklıkla bu işlem tekrar tekrar yapılma ihtiyacı ortaya çıkabilmektedir. Çok sık bu işlem tekrar yapıldığında bazı hastalarda mesane vasfını bir miktar kaybedebilir, idrar kaçırma veya mesane kapasitesinde azalma ve mesane fonksiyonlarında bir miktar bozulma uzun vadede ortaya çıkabilir.
Uzun vadede nüks eden ve invaziv olmayan-yüzeyel düşük dereceli tümör öyküsü olan hastalarda , cerrah sistoskopi sırasında görülen küçük tümörleri yakmak için (onları çıkarmak yerine) fulgurasyonu kullanabilir. Bu işlem ofis bazında lokal anestezi ile yapılabilir. Güvenlidir, ancak biraz rahatsız edici olabilir ve çok önerilmemektedir.
2-Sistektomi
Mesane kanseri kasa invaziv-yayılmış(Evre 2-4) yani mesane kanseri 2 evre ve üstü tedavisinde, mesanenin tamamının veya bir kısmının çıkarılması gerekebilir. Bu operasyona sistektomi denir. Çoğu zaman kemoterapi sistektomi yapılmadan önce verilir ve bazı olgularda sistektomi sonrasında da verilebilir.
Kısmi-Parsiyel sistektomi:Kanser mesane duvarının kas tabakasına ilerlemiş ancak çok büyük değilse ve tek bir alanda ise, bazen mesanenin tamamını çıkarılması yerine sadece mesanenin kanserli kısmının çıkarılması uygun olabilir. Mesane komşuluğundaki lenf düğümleri de çıkarılır ve bu hastalığın evrelemesi için önemlidir. Fakat bu işleme uygun yayılmış mesane kanserli hastaların oranı oldukça düşüktür(%10). Bu ameliyatın temel avantajı, kişinin mesanesini koruması ve çok daha büyük ve yaşam kalitesini derinden etkileyen cerrahiye ihtiyaç duymamasıdır . Ancak kalan mesane kapasitesini azaltabilir, bu da daha sık idrara çıkmaları gerektiği anlamına gelir. Bu tür bir ameliyatla asıl endişe, mesane kanserinin mesane duvarının başka bir bölümünde nüks etme olasılığının yüksek olmasıdır.Bu yüzden çok seçilmiş hasta gruplarına bu işlem önerilmektedir.
Radikal sistektomi, yani mesane kanserinde mesanenin alınması: Aslında kasa yayılmış-invaziv mesane kanserlerin temel tedavisi radikal sistektomi ve üriner diversiyon dediğimiz rekonstrüktif cerrahidir. Bu operasyonda tüm mesane ve komşu lenf düğümleri tamamen çıkarılır. Erkeklerde prostat ve seminal veziküller de çıkarılır. Kadınlarda yumurtalıklar, fallop tüpleri (yumurtalıkları ve uterusu birbirine bağlayan tüpler), rahim (rahim), rahim ağzı ve vajinanın küçük bir kısmı da çıkarılır.
Çoğu zaman sistektomi, karındaki bir kesi ile yapılır. Ameliyattan sonra yaklaşık bir hafta hastanede kalmanız gerekecek. Genellikle birkaç hafta sonra normal hayatınıza geri dönebilirsiniz.
Radikal sistektomi ve buna ilave rekonstrüktif cerrahi; açık ameliyat, kapalı laparoskopik veya robotik cerrahi ile yapılabilmektedir. Bu cerrahi ekibin bilgisi ve tecrübesine bağlıdır, buna göre ameliyat şeklini tercih eder.Kapalı laparoskopik veya robotik cerrahi ile yapıla ameliyat daha küçük kesiler nedeniyle daha az ağrı ve ameliyat sonrası daha hızlı iyileşme sözkonusudur.. Ancak standart ameliyat olan açık ameliyata göre sonuçları kıyaslamak için uzun dönem veriler elimizde yok. Bu yüzden de işe yarayıp yaramadığı henüz çok açık değil. Her tür sistektominin mesane kanseri tedavisinde tecrübeli bir cerrah tarafından yapılması önemlidir. Ameliyat iyi usulüne uygun yapılmazsa kanserin nüks etme olasılığı daha yüksektir.
3-Radikal sistektomi sonrası rekonstrüktif cerrahi(Üriner Diversiyon)
Mesanenin tamamı alındıktan sonra, idrarı depolamak ve gerektiğinde dışarı akıtmak için başka bir yola ihtiyacı olacaktır ve buna üriner diversiyon adı verilmektedir. Diversiyon çeşitli tekniklerle gerçekleştirilebilir. Genel olarak inkontinan (vücudun dışında toplanan idrarla kesintisiz akış) ve kontinan (idrar vücutta depolanır ve gerektiğinde boşaltılır) diversiyonlar iki grup olarak ayırabiliriz. Bu tekniklerin birine karar verirken hastanın böbrek ve karaciğer fonksiyonlarına, mental durumu ve uyumu, beklenen yaşam süresi, kanseri yerleşimi ve yaygınlık derecesi dikkate alınır. Yine sindirim sisteminin(bağırsakların) durumu uygulanacak tekniğin seçilmesinde belirleyici olmaktadır. Hastalar için en uygun tekniği belirlemek için, her seçeneğin limitasyonları ve yan etkilerini hastalara iyice anlatılmalıdır . Kişisel tercihe ek olarak, fiziksel ve hastanın mental olarak diversiyonu kullanma ve yönetme becerisi, sosyal ve ailesel desteğin olup olmaması kararda önemlidir.
Ameliyatla çıkarılamayacak kadar yayılmış ve frozen pelvis değimiz yayılmş ve etraf doku ve organları istila etmiş olgularda mesaneyi çıkarmadan da sadece üreterleri ayırıp gelen idrarı dışarı yönlendirme amacıyla rekonstrüktif bir yönlendirme yapılabilir. Bu durumda bu ameliyatın amacı kanseri iyileştirmeye çalışmaktan ziyade böbrekleri korumak, idrar akışının tıkanmasını önlemek veya hafifletmektir.
Üriner Diversiyon Teknikleri-Rekonstrüktif Cerrahi Tipleri:
-İleal loop(Bricker ameliyatı): İnce bağırsaktan(tecihen İleum kullanılır, 10-15 cm) kısa bir parça aldıktan sonra, üreterleri (böbreklerden idrarı taşıyan tüpler) bu alınan bağırsak parçasın birleştirilip, alınan bağırsak parçasının bir ucunuda karın duvarına ağızlaştırmak(urostomi) en fazla tercih edilen yöntemdir. Buna Bricker ameliyatı yada ileal loop denmektedir. Bu, idrarın böbreklerden vücudun dışına geçmesi için ileal loop olarak bilinen bir geçiş yolu oluşturur. İdrar böbreklerden üreterler yoluyla ileal loop’a akar. Bu işlemden sonra ürostomi torbası denilen torba karnınızın derisine stoma etrafına yapışarak idrarı toplar. İdrar durmaksızın bu torbaya dolar, gerektiğinde boşaltılır. Buna inkontinans diversiyon denir, çünkü vücudunuzdaki idrar akışı kontrol edilemez. Bu 'enterik stoma', böbrekler ve cilt arasında daha fazla mesafe oluşturur ve genellikle vücuda dış ortamdan giren enfeksiyon olasılığını azaltır. Hastalar için bir başka avantaj da, bu stomanın daha kolay yönetilebilmesi ve daha küçük az darlık riski taşımasıdır. Bu yöntem teknik olarak nispeten basit ve güvenilirdir ve bu nedenle en çok kullanılan diversiyon biçimidir. Bu tip üriner diversiyon seçilirken karında duvarında bir idrar torbası ile yaşamaya uyum sağlamak için zaman ve çaba harcanması gerekliliğin farkında olmunmalıdır. Bu tür ameliyattan sonra tekrarlayan enfeksiyonlar yanında yapılan birleştirme alanlarında daralma/skar oluşumu, idrar kaçağı veya sızıntısı ve üriner sistemde taş oluşumu (ürolitiyazis) gibi uzun vadeli komplikasyonlar meydana gelebilir.
-Vücut içinde bir rezarvuar yapılması-Mainz pouch ameliyatı: Karın boşluğu içine bir rezarvuar oluşturmak amacıyla ince ve/veya kalın bağırsaktan (bazen de apendiks de kullanarak) bir parça alınarak tekniğe uygun olarak mesane şekli verdikten sonra, yine barsaktan bir valf mekanizmasıyla cilde bağlanmaktadır. Düşük basınçlı bu rezervuar-poş sayesinde idrar vücutta mesanedeki gibi birikebilmektedir. Bu teknikteki amaç, boşaltmayı (kontinans) sağlamak ve böbreklere geri akımı (reflü) kontrol altına almaktır. Rezarvuar, küçük plastik bir kateterle 2-6 saatte bir aralıklı kateterizasyon ile boşaltılabilir. Ağız kısmi alt karında herhangi bir yerde veya göbek deliğine (umblikus) yerleştirilebilir..
-Yapay Mesane-İnce bağırsaktan yeni bir mesane oluşturulması (ortotopik yeni mesane): Bu teknikte alınan ince bağırsak(tercihen ileum, 40-45cm) parçasına tekniğe uygun mesane şekli verilerek yeni bir mesane yapılır, üreterler bağırsaktan yapılan mesanenin iki yanına tutturulur, alt ucu ise idrar kanalına-üretraya bağlanır ve oluşturulan yeni mesane orjinal yerine yerleştirilmiş olur. Eskiden olduğu gibi idrar kontrol iradesi hastada kalmaktadır, vucut dışında bir torba taşımaya gerek kalmamaktadır. Bu teknikle, orjinal mesane ile kıyaslanabilir hacmi tutan kontinan bir rezarvuar elde edilmiş olur.
Bu yapay rezevuar ile orjinal mesanenin olduğu gibi işeme ihtiyacı hissetmeyeceğiniz için her 2-4 saatte bir idrar boşaltılmalıdır. Yeni yapay mesane, karın kaslarının kasılması ve pelvik taban kaslarının gevşetilmesi (Valsalva manevrası) ek olarak el ile pelvis bölgeye bastırılması yoluyla boşaltılır. Pelvis bölgesine her iki elle bastırmak, yeni mesanenin tamamen boşaltılmasına yardım eder. Yeni mesaneyi tamamen boşaltmak için aralıklı katererizasyona kadınların ¼’ünde ihtiyaç duyulurken, erkeklerde genellikle buna gerek kalmamaktadır. Bu yüzden bu tür bir ameliyat için karaciğer ve böbrek fonksiyonlarının normal olması, nispeten uzun yaşam beklentisi, iyi mental durum, fonksiyonel pelvik taban gibi faktörlere sahip olunması tercih sebebidir. Hastanın karında geçirdiği geniş cerrahi veya aldığı yüksek doz radyoterapi durumunda bu teknik uygun olmayabilir. Hastanın bu tür operasyon için iyi adapte olması, işlemin gereksinimlerini bilmesi ve anlaması günlük hayat kalitesini artırır ve sonuçları olumlu yönde etkiler. Yeni oluşturulan rezervuarın yerleşmesi ve çalışmaya başlaması için zamana ihtiyacı vardır. Kapasitesini arttırmak için yeni mesanenizi eğitmeniz gerekecektir ve sağlık ekibi hastaya mesane eğitimi vermesi gereklidir. Yeni mesanenin kapasitesini arttırmak için egzersiz gerekir. Başlangıçta idrar kaçırma, şişkinlik hissi ortaya çıkabilir. Hayat tarzı değişikliği ve günlük bazı rutinlere (belirli bir zaman aralıkları ile idrara çıkma) alışmak önemlidir. Eskisi gibi İdrar yapma dürtüsüne sahip olamayacaksınız, bu nedenle bir sağlık ekibinin vereceği programa ihtiyacınız var. Zamanla, çoğu hasta gündüz normal idrara çıkma yeteneğini yeniden kazanır, ancak gece idrar kaçırma bir miktar sorun yaratabilir.
Sistektomi ve üriner Diversiyon ameliyatların riskleri ve yan etkileri(Komplikasyonları):
1-Ameliyat sırasında ve hemen sonrasında yaşanabilecek sorunlar şunlardır:
-
Anestezi ile ilgili riskler ve problemler
-
Kanama
-
Bacaklara veya akciğerlere emboli ve pıhtı atma riski
-
Koşu organlarda yaralanmalar
-
Enfeksiyon
-
Ameliyattan sonra ağr,ı kesici ilaçlarla kontrol edilebilir
2-Sistektominin idrara yapma üzerine etkileri: Mesanenin çıkarılmasından ve ürostomi yapılmasından kaynaklanan bazı fiziksel değişiklikler yaşam kalitenizi olumsuz şekilde etkileyebilir. Radikal bir sistektomili hastalarda, idrarın dışarı alınması için yapılan rekonstrüktif cerrahiye bağlı bir takım sorunlar uygulanan tekniğe bağlı olarak bazı problemler ile karşılaşabiliriz. Rekonstrüksiyonun türüne bağlı olarak, ürostomi torbasını nasıl boşaltacağını veya stoma(rezevuar) yapıldı isekateter nasıl yerleştireceğinizi öğrenmeniz gerekebilir. Bu değişikliklerin yanı sıra, üriner diversiyon ve ürostomi ayrıca şunlara yol açabilir:
-
Enfeksiyonlar
-
İdrar sızıntıları
-
İnkontinans
-
Rezervuarda taş oluşumu
-
İdrar akışının tıkanması, darlık sorunları
-
Emilim sorunları (kullanılan bağırsak miktarına bağlı olarak)
3-Erkeklerde radikal sistektominin cinsellik üzerine etkileri: Radikal sistektomide, mesane ile birlikte prostat ve seminal veziküller de çıkartılır. Bu bezler seminal sıvının çoğunu oluşturduğundan, onları çıkarmak, bir erkeğin artık meni gelmeyeceği anlamına gelir. Olursa kuru bir orgazm sözkonusudur, meni gelmesi mümkün değildir. Ameliyata sinir hasarına bağlı olarak , birçok erkek hastada ereksiyon olma yetenekleri olumsuz etkilenmektedir. Bu ereksiyon sorunu bazı hastalarda zamanla bir miktar düzelebilir. Hasta ne kadar gençse, tam ereksiyonu becerme yeteneğini yeniden kazanma olasılığı o kadar yüksektir. Bu konu ameliyattan önce sağlık ekibi ile konuşmak gerekir.Yeni cerrahi teknikler, ereksiyon problemleri olasılığını azaltmaya yönelik bazı iyileştirmeler yapabilir.
4-Kadınlarda radikal sistektominin cinsel etkileri: Bu ameliyatta rahim, yumurtalıklar ve genellikle vajinanın ⅓ üst/ön kısmını çıkarır. Bu, çoğu zaman kadınlar için seksi daha rahatsız hale getirebilir. Bu durumda vajinanın yeniden yapılandırılmas ilgili bir girişim gerektirebilir(vajinal rekonstrüksiyon). Yeniden yapılandırılmış olsanız da olmasanız da, seksi daha rahat hale getirmenin birçok yolu vardır. Radikal sistektomi sırasında, vajenin her iki yanında uzanan sinir demetleri hasar görürse orgazm olma yeteneğini etkileyebilir. Mesane ile birlikte idrar kanalının(üretranın) tümünün çıkarılması gerektiği durumlarda klitoris kan akımı etkilenebilir ve bu da cinsel uyarılmayı etkileyebilir.
5-Ürostominin cinsel etkileri: Hem erkeklerin hem de kadınların ürostomi ile cinsel yaşam sürmekten endişelenmesi normaldir. Ürostomi torbasının doğru yöne yapıştırılması, doğru şekilde oturması ve seksten önce boşaltılması idrar kaçağı olasılığını azaltır. Partnerinizin ağırlığının keseye sürtünmesini önleyen cinsel pozisyonları seçmek önemli olabilir.
B- Mesane Kanseri İçin İntravezikal Tedavi-Mesanenin İlaçla Yıkanması
Kapalı endoskopik TUR-MT ile temizlenen yayılmamış-yüzeyel (Evre Ta ve T1 ve Karsinoma in-sutu) tümörler zaman içinde tümörün derecesine göre sıkca tekrar edebilir(%50-70) ve/veya invaziv-kasa yayılan kanser(%15-20) haline gelebilirler.Bu nedenle benzer biyolojik davranış gösterecek hastaları aynı grupta toplayarak izlem ve tedavinin olabildiğince kişiselleştirilmesi ve standardize edilmesinde yarar var ve yönde çabalar uzun süredir devam etmektedir. Uygun bir sınıflandırmanın hastayı gereksiz tedavi ve girişimlerden korurken aynı zamanda olası nüksleri önlemeyi veya azaltmayı hedeflemesi, özellikle hastalığın evre atlaması(progresyon) ve ölümden koruması yada en aza indirecek özellikte olması gerekmektedir.
TUR-MT sonrası intravezikal instilasyon tedavisi(mesane yıkama işlemi), sık tekrar etmesini ve progresyonu yani invaziv karakter kazanma olasılığını azaltmak için kullanılan bir tedavi yöntemidir ve hemen tüm hastalarda yapılmaktadır. Bu amaçla intravezikal kemoterapi veya immünoterapi kullanılmaktadır. İntravezikal uygulamalar kanserin tekrar etme-nüksün önlenmesi, tümörün tekrar etme sıklığının azaltılması, kontrol amaçlı yapılan sistoskopi sıklığının azaltılmasına ve hastanın hayat kalitesine katkı yapabilme şansı için yapılmaktadır. Ayrıca, progresyonun önlenmesine(kanserin invaziv karakter kazanması) katkı sağlanabilir, bu arada progresyonu önleyici katkısı olduğu kanıtlanan tek ilaç BCG(İmmünoterapi) dir. İşlem ameliyattan 2-4 hafta sonra, mesanenin uygun immünoterapi veya kemoterapötik ilaçlarla haftada bir kez 4-6 hafta boyunca yıkanması işlemdir. İntravezikal tedavide ilaçlar bir sonda yardımıyla direkt mesanenin içerisine verilir, 2 saat boyunca hasta ilacı mesanesinde tutar sonra tuvalete boşaltır, gerekirse 6 hafta daha tekrar edilebilir. Buna indüksiyon/başlangıç tedavisi denir . 4-6 haftalık bir aradan sonra bazı olgularda en az 1-2 yıl 3 ayda bir 3 doz/3 hafta süreyle idame yıkamalar gerekebilir.
-Düşük/orta derecede invaziv olmayan-yayılmamış mesane kanserleri için intravezikal kemoterapi ve immünoterapi(BCG) kullanılabilir. Bazı çalışmalar immünoterapinin en iyi sonucu verdiğini göstermektedir. Düşük dereceli Ta tümörler için ameliyattan hemen sonra verilen intravezikal kemoterapi yeterli olabilmektedir, ayrıca ek intravezikal tedavi gerek kalmayabilir.
-Yüksek riskli non-invaziv-yüzeyel, hızlı büyüyen (yüksek dereceli), ikiden fazla lezyonu olan mesane kanserinde immünoterapi tercih edilir. Mesane kanseri bcg yani BCG instilasyonu ile indüksiyon tedavisine iyi bir yanıt varsa, bunu 3 yıllık idame tedavisi ile devam ettirmek önerilmektedir. İdame tedavisi, intravezikal immünoterapi tedavisi programları değişiklik gösterir. İdame tedavi her ay, 3 ayda bir veya 6 ayda bir 3-6 hafta/doz süre ile yapılabilir, bu zaman aralıkları ve doz sayıları hastanın verdiği yanıta göre değişkenlikler gösterebilir, bazen klinikler arası farklılıklar ve farklı protokoller uygulanabilmektedir.
Çok daha yüksek evreli(Evre II-III), yüksek dereceli tümörlerde, yine TUR-MT'den sonra ilk 24 saati içinde bir doz intravezikal kemoterapi yapılır. Eğer radikal bir cerrahi yapılamıyorsa, Evre II de ve çok nadir olarak da Evre III de sistemik kemoterapi veya radyoterapide den sonra, yararı ilgili kuşkulu sonuçları olsa bile, intravezikal immünoterapi protokolü uygulanabilir.
TUR-MT’dan hemen sonrası tek doz intravezikal kemoterapi: TUR-MT ile tümör tamamen ve güvenli bir şekilde temizlendi ve invaziv büyüme belirtisi yoksa ameliyat sonrası hemen(ilk birkaç saat içinde) tek doz intravezikal kemoterapi instilasyonu yapılmalıdır ve bu kuraldır ve standart uygulamadır. Bu tek doz instilasyon, eğer mesane rezeksiyon sırasında delinmiş olma ihtimali varsa veya ameliyat sonrası kanama çok şiddetli ise yapılmaz.Tek doz instilasyonu, TUR-MT sonrası mesanede yüzer durumdaki tümör hücrelerini yok eder ve rezeksiyon işleminin yapıldığı alanda ve gözden kaçan küçük artık tümör hücrelerini yok etmesi içindir. düşük dereceli tümörler için yeterli olabilir, orta dereceli tümörler için bu yeterli olmayabilir, ek dozlara ihtiyaç olabilir. Bu işlem hastalığın tekrarlama riskini azaltır. İlaç ameliyat sonrası takılan sondadan verilir, sonda tıkanır 2 saat sonra açılır.
İntravezikal tedavide kullanılan ilaçlar 2 türdür
-
İmmünoterapi(BCG)
-
Kemoterapi(MTX-C-C, Epirubicin, Gemstabin vs)
İntravezikal immünoterapi(BCG): İmmünoterapi vücudun kendi bağışıklık sisteminin kanser hücrelerine saldırmasına neden olur. Tüberküloz aşısı, Bacillus Calmette-Guerin(BCG), yüzeyel, erken evre mesane kanserinin tedavisinde en yaygın kullanılan intravezikal immünoterapi ilacıdır. Kanserin progresyonunu-invaziv karakter kazanmasın engellemeye ve sık tekrar etmesini önlemeye yardımcı olmak için kullanılmaktadır. BCG, tüberküloza neden olan bakterinin aşı formudur, canlı aşıdır ve genellikle ciddi hastalığa neden olmaz, 20’ye yakın tüberküloz mikrobunun alt tipi tanımlanmış ve bibirine üstünlükleri yoktur. BCG, bir kateter aracılığıyla mesaneye verilir. Kanser hücrelerine ulaşır ve bağışıklık sistemini uyandırır ve dürtükler. Bağışıklık sistemi hücreleri mesaneye hucum eder ve mesane kanseri hücrelerine saldırır. BCG'nin işe yaraması için kanser hücreleriyle temas etmesi gerekir. Bu nedenle intravezikal tedavi olarak kullanılmaktadır.
BCG yan etkileri: Ciddi yan etkiler %5 oranında görülür. BCG ile intakaviter tedavide; ateş, ağrı, titreme ve yorgunluk gibi grip benzeri semptomlar yaygın olarak görülmektedir. Bunlar tedaviden sonra 2 ila 3 gün sürebilir. Ayrıca mesanede yanma hissine, sık idrara çıkma ihtiyacına ve hatta idrarda kanamaya neden olabilir. Yan etkileri nedeniyle bazı hastalarda tedavi yarım bırakma oranı çok düşük değildir. Bağışıklık sistemi yetersiz hastalarda kullanımı önerilmemektedir, yine 70 yaş üstü hastalarda da çok fazla tercih edilmemektedir.Nadiren BCG kana ve vücuda yayılarak ciddi bir tüberküloz enfeksiyonuna(%1) yol açabilir. Bu, tedaviden yıllar sonra bile ortaya çıkabilir.
İntravezikal BCG ile başarısız tedavi kategorileri: Bu durumlarda BCG dışı veya BCG ile birlikte bazı ilaç kombinasyonları önerilmekte veya Radikal sistektomi kaçınılmaz olmaktadır.
-
İntravezikal BCG'ye dirençli tümör
-
İntravezikal BCG’ ye rağmen tekrarlayan tümör
-
BCG cevap vermeyen tümör
-
BCG intoleransı( BCG tedavisi sırasında yan etkileri nedeniyle tedaviyi bırakma)
İntravezikal kemoterapi: Bu tedavi ameliyattan sonra, düşük/orta dereceli tümörlerde,uygun kemoterapi ilacının, bir kateter aracılığıyla, haftada bir, 4-6 hafta süre ile mesaneye verilip belli süre sonra boşaltılmasını ifade eder. Bu ilaçlar aktif olarak büyüyen kanser hücrelerini direkt olarak yok edebilir. İntravezikal kemoterapi uygulaması yıllık nüks-tekraretme sıklığını düşük-orta risk hastalarda %40-50 oranında azalttığı bulunmuştur.Bazı hastalarda kanserin tekrarını önlemek için bir yıl boyunca üç ayda bir üç doz idame intravezikal kemoterapi devam ettirilir.Tekrarlanan intrakaviter kemoterapi uygulamalarının uzunluğu ve sıklığı hala tartışmalıdır; ancak bir yılı geçmemelidir Bazı intravezikal kemoterapi ilaçları immünoterapinin işe yaramadığı durumlarda da kullanılabilir.
Bu amaçla Kullanılan Kemoterapi ilaçları şunlardır:
- MTX-C-C (MMC), intravezikal kemoterapi için en sık kullanılan ilaçtır.
- Gemsitabin, MTX'e göre daha az yan etkiye neden olabilir ve kana emilme olma olasılığı daha düşüktür.
- Epirubicin de bu amaçla kullanılmakta ve etki açısından diğer ilaçlardan farkı yoktur
- Apaziquone; intrakaviter olarak kullanılan yeni bir ajan olan Apaziquone MTX-C derivesidir. Normalde aktif olmayan ilacın aktif hale gelmesinde deoksitimidin-diaforaz adlı enzim önemli rol oynar. Bu enzim, normal mesane dokusunda bulunmazken, mesane tümörlerinin %40’ında yüksek oranda vardır. Bu da apaziquone’nin tümör hücrelerine karşı selektif toksisite yaratabileceğini düşündürmektedir
- Valrubicin daha çok BCG’ye cevapsız olgularda gündeme gelebilir, bu konuda da bir fikir birliği yoktur.
- Paklitaksel: yeni kullanıma girmiştir
- C60070, vicinium ve MCC ( Mycobacterial cellular complex). Henüz klinik kullanıma girmemiştir.
İntravezikal kemoterapinin ana yan etkileri mesanede tahriş ve yanma hissi ve idrarda kanamadır. Kemoterapötik ilacı doğrudan mesaneye vermenin en büyük avantajı, ilaçların genellikle vücudun mesane dışı diğer bölgelerine ulaşmaması ve etkilememesi dir. Böylece bu ilaçlardan kaynaklanan yan etkiler söz konusu değildir.
Standart intrakaviter tedavilere yanıt vermeyen hastalarda yeni tedavi seçenekleri
Yüksek riskli kasa yayılım yapmamış mesane tümörlerinde TUR-MT sonrası intrakaviter BCG tedavisi bugün bilinen en etkin tedavi yöntemidir. BCG’ye cevapsız hastalarda ne yapılması gerektiği her zaman için tartışmalı olmuştur. Bazen radikal sistektomideki gecikme kasa invaziv hastalığa yol açabilir. Ancak seçilmiş hastalarda ikincil intravezikal tedavilerin yeri vardır. Özellikle son yıllarda intrakaviter tedavinin etkinliğini arttıran adjuvan tedaviler devreye girmiştir. O nedenle sistektomi şansını saklı tutmak ve geciktirmemek kaydıyla ikincil tedaviler bu yüksek risk grubundaki yüzeyel mesane kanserli hastalarında düşünülebilir.
Bu İkincil İntrakaviter tedaviler arasında şunlar vardır:
-
BCG+interferon diğer bir immünoterapi dir. IFN eski bir immünomodülatördür .50-100 milyon ünite dozda IFN+ BCG kombinasyonu, tek başına BCG ile yanıt alınamayan hastalarda %40’a yakın cevap alındığı saptanmıştır ancak, bu cevap sadece 1/3’ünde 2 yıldan daha uzun süre devam etmiştir. Lokal toksisitesi oldukça az olan bu ajan, kurtarma tedavisi amacıyla düşük doz BCG ile birlikte kullanılabilir.
-
Valrubicin, BCG’ye cevap vermeyen hastalarda gündeme gelmiştir
-
Keyhole Limpet Hemocyanin, Bropirimine gibi farklı immünoterapötikler de kullanılabilir.
-
BCG + MMC,
-
Adriamycin + Gemsitabin,
-
Gemsitabin + Taksan ve Taksan + MTX konbiyasyonlar
Kemoterapinin etkinliğini artırmak için Cihaz destekli intravezikal kemoterapi
İntravezikal kemoterapinin etkinliğini artırmak cihaz destekli intrakaviter tedaviler, kullanılan ilacın mesaneye ve tümör hücrelerine daha iyi nüfuz etmesi ve yapılacak tedaviden maksimum yararlanılması amaçlanmaktadır, bu yönde kullanılan yöntemlerin tümörün tekrar etme sıklığını daha da azalttığı saptanmıştır. için seçenekler.
-
Mikrodalga kaynaklı hipertermi: Yüksek riskli yüzeyel tümörü hastalarda mikrodalgaya bağlı hipertermi kullanılarak MTX-C-C’nin etkinliğinin artırılmasına ilişkin umut verici veriler bulunmuştur.
-
Hipertermik intravezikal kemoterapi: Kullanılan intrakaviter ilacın sıcaklığını artıran farklı teknolojiler mevcuttur, ancak bunların etkinlikleri ile ilgili veriler hala çok eksiktir.
-
Electromotive ilaç uygulaması(EMDA): İontoforesis ve elektro-ozmotik fenomenin, intravezikal ajanın mesane hücrelerine geçiş hızını artırması ve böylece anti-tümör atkisini yükseltmesi prensibine dayanır. MTX-C-C+EMDA, tek başına MTX-C-C kullanımına göre daha iyi sonuçlar verdiği ifade edilmektedir.
C- Mesane Kanseri için Sistemik Kemoterapi(KT)
Kemoterapi ilaçları, hap şeklinde ağızdan veya damar (IV) veya adeleye (IM) enjekte edildiğinde, ilaçlar kan dolaşımına girer ve vücutta dolaşır ve istenen etkilerini özellikle kanser bölgerlerine gösterirken, bazen normal doku ve organ hücrelerini de olumsuz etkileyebilmektedir. Buna sistemik kemoterapi denilmektedir. sistemik kemoterapi ya yalnız başına primer tedavi amacıyla yada cerrahi veya radyoterapi ek ve yardımcı olarak verilmektedir. Kemoterapi ilaçları, ne için kullanıldıklarına, hastanın genel durumuna ve diğer bazı faktörlere bağlı olarak tek başına veya kombinasyon halinde kullanılabilir. Kemoterapi vücudun bir müddet toparlanması ve verilen ilacın atılması için her tedavi periyodunu takiben bir dinlenme periyodu ile kürler halinde verirlir. Her periyot-kür tipik olarak birkaç hafta sürer.
Cerrahi öncesi kemoterapi-Neoadjuvan KT: Ameliyattan önce tümörü küçültmek, böylece ameliyatın daha kolay olmasını sağlamak ve kanserin tekrar etme olasılığını düşürmeye yardımcı olmak ve varsa mikro-metastazları ortadan kaldırmak amacıyla verilir. Ameliyattan önce verilen KT’e neoadjuvan KT tedavi denilmektedir.
Cerrahi bazen radyasyon tedavisinden sonrası Kemoterapi-Adjuvan KT: Adjuvan tedavinin amacı, diğer tedavilerden sonra kalan artık kanser hücrelerini yok etmek ve kanserin daha sonra tekrar ortaya çıkma olasılığını azaltmaktır. Bu amaçla en sık kullanılan ilaçlar; Pilatin, Pilatin artı Urasil (5-FU) kombinasyonu ve Urasil (5-FU) artı MTX
Kemoradyoterapi: Radyasyon tedavisi alan insanlarda, radyasyonun daha etkili olmasını ve radyoterapiye olan duyarlılığı artırmak ve etkinleştirmek amacı kullanılan bir takım kemoterapi ilaçları ve protokolleri verdir.
Primer Kemoterapi: İlerlemiş, hastalığı sistemik hale gelmiş, mesane kanseri böbreklere sıçraması gibi diğer organlara yayılmış metastatik mesane kanseri olan hastalarda ana ve primer tedavi olarak kemoterapi yapılmaktadır.
Mesane kanserini tedavi etmek için hangi kemoterapi ilaçları kullanılır?
Kemo ilaçlar, ne için kullanıldıklarına, kişinin genel sağlığına ve diğer faktörlere bağlı olarak tek başına veya kombinasyon halinde kullanılabilir.
Sistemik olarak en sık kullanılan Kemoterapi ilaçlar ve kombinasyonları
-
Gemsitabin ve sisplatin
-
Metotreksat, vinblastin, doksorubisin (Adriamisin) ve Pilatin (M-VAC) veya Adriamycin yerine Epirubicin eklenebilir(M-VEC)
-
Sisplatin, metotreksat ve vinblastin (CMV)
-
Gemsitabin ve paklitaksel
Bazı insanlar için birden fazla kemoterapi ilacın yan etkilerinin üstesinden gelinemeyecek kadar fazla olabilir. Bu insanlar için, gemsitabin veya sisplatin gibi tek bir ilaçla tedavi bir seçenek olabilir. Bunu dışında tek başına kullanılan diğer ilaçlar arasında dosetaksel, paklitaksel, doksorubisin, metotreksat, ifosfamid ve pemetreksed bulunur. Mesane kanserlerinin çoğu değişici epitel hücreli (ürotelyal) kanserler dir, ancak skuamöz hücreli karsinom, adenokarsinom ve küçük hücreli karsinom gibi başka türleri de vardır. Bu nadir mesane kanseri türleri, yukarıda listelenen lerden farklı ilaç ve ilaç kombinasyonlarına ihtiyac duyulur.
Kemoterapinin yan etkileri: Kemoterapi ilaçları daha çok hızla bölünen hücrelere saldırır, kanser hücreleri de hızla çoğaldığından kanser hücrelerine karşı oldukça etkilidirler. Ancak kemik iliğinde kan hücreleri, ağız ve bağırsakların iç yüzeyleri ve saç kökleri gibi vücuttaki diğer hücreler de hızla bölünür. Bu hücrelerin kemoterapiden de etkilenmesi muhtemeldir ve bu da yan etkilere yol açmaktadır. Kemoterapinin yan etkileri, verilen ilaçların türüne ve dozuna ve ne kadar süreyle alındıklarına bağlıdır. Kemoterapi ve radyasyon aynı anda verildiğinde, yan etkiler daha ağır olma eğilimindedir.
Kemoterapinin yaygın yan etkileri şunlarıdır:
-
Mide bulantısı ve kusma
-
İştah kaybı
-
Saç dökülmesi
-
Ağız yaraları
-
İshal
-
Kabızlık
-
Artmış enfeksiyon riski (beyaz kan hücrelerinin eksikliği nedeniyle)
-
Kolay kanama veya morarma (kan trombosit eksikliğinden dolayı)
-
Yorgunluk (anemiye bağlı)
Bu yan etkiler genellikle tedavi bittikten sonra zamanla kaybolur. Bu yan etkileri azaltmanın yolları vardır, hatta bazıları önlenebilir. Örneğin, bulantı ve kusmayı önlemeye veya azaltmaya yardımcı olmak için ilaçlar kullanılabilir. Bazı kemoterapi ilaçları, bazı spesifik yan etkilere neden olabilir. Örneğin Pilatin, dosetaksel ve paklitaksel gibi ilaçlar periferik sinirlere zarar verebilir(Periferik nöropati), buna bağlı ağrı, yanma veya karıncalanma, soğuğa veya sıcağa duyarlılık veya halsizlik gibi şikayetlere yol açabilir.
D- Mesane Kanseri için Radyasyon Tedavisi
Radyasyon tedavisi, kanser hücrelerini öldürmek için yüksek enerjili radyasyon (X-Işınları) kullanır.
Mesane Kanserinde Radyoterapi tedavisi şu durumlarda kullanılır:
-
Bazı erken evre mesane kanserlerinin tedavisinin bir parçası olarak, TUR-MT’den sonra, radikal sistektomi yapılmıyorsa seçilmiş hastalarda yapılabilir
-
Ameliyat veya kemoterapi uygulanamayan erken evre kanserli kişiler için ana tedavi olarak
-
Sistektomiden kaçınmaya çalışmak tercihe bağlı olarak zorululuk hallerde sistektomiye alternatif olarak
-
İlerlemiş metastatik hastalarda mesane kanseri tedavi modalitelerinin bir parçası olarak
-
İlerlemiş mesane kanserinin neden olduğu semptomları önlemeye veya tedavi etmeye yardımcı olmak
-
Kemoradyoterapi, radyoterapinin daha etkili olması için kemoterapi ilaçları ile birlikte verilir.
Radyasyon tedavisi nasıl verilir?: Mesane kanserini tedavi etmek için en sık kullanılan radyasyon türüne harici ışın radyasyon tedavisi denir.(External beam TR) Vücudun dışındaki bir kaynaktan gelen radyasyon ışınları bilgisayar maharetiyle kanserli bölgeye odaklanır. Radyasyon ışınlarını hedeflemek için doğru açıları ve uygun radyasyon dozunu bulmak için dikkatli ölçümler yapılır ve bunun için genellikle CT veya MRI görüntülerinden faydalanılır. Bir simülasyon planlama sonrasında, hesaplanan total radyasyon dozun hepsi bir defada verilmez belli fraksiyonlara bölünerek ve aralarına belli zaman aralıkları bırakılarak verilmek zorunda. Tedavi sırasında herhangi bir acı ve ağrı hissedilmez.
Radyasyon tedavisinin olası yan etkileri: Radyasyonun yan etkileri, verilen doza ve tedavi edilen alana bağlıdır. Radyasyonla birlikte kemoterapi ilaçları verildiğinde daha ağır olma eğilimindedirler. Kısa ve uzun vadede ortaya çıkabilir. Bu etkiler genellikle tedaviden sonra zamanla kaybolur, ancak bazı kişilerde daha uzun vadeli sorunlar olabilir.
Radyoterapinin yan etkileri şunlardır:
- Cilt değişiklikleri: Radyasyona maruz kalan bölgelerde kızarıklık, kabarma ve soyulma
- Mide bulantısı ve kusma
- İdrar yaparken yanma veya ağrı, sık sık gitme ihtiyacı hissetme veya idrarda kan gibi idrar yapma şikayetleri
- İshal
- Dışkıda ve / veya idrarda kan gelmesi
- Yorgunluk
- Kolay morarmaya veya kanamaya veya enfeksiyon riskinin artmasına neden olabilir
- Bazı kişilerde radyasyon tedavileri daha sonra idrar kaçırmaya (idrar tutma problemleri) yol açabilir.
- Radyasyon, mesanenin iç yüzeyine zarar verebilir. Buna radyasyon sistiti denir ve idrarda kan veya ağrılı idrara çıkma gibi uzun vadeli sorunlara neden olabilir.
- Yakındaki sinirler ve kan damarları hasar görebilir ve bu da erkeklerde sertleşme-ereksiyon sorunlarına yol açabilir.
E- Mesane Kanseri için İmmüno-terapi
İmmünoterapi, bir kişinin kendi bağışıklık sisteminin kanser hücrelerini tanımasına ve yok etmesine yardımcı olacak ilaçların kullanılmasını ifade eder. Bu tür tedavi bazı mesane kanserli hastalarda kullanılmaktadır.
1- İmmün Kontrol-Noktası İnhibitörleri-İmmün Check point inhibitörleri: Bağışıklık sistemin temeli, yüzeylerindeki proteinleri anahtar kilit prensibi ile kullanarak vücudun sağlıklı hücreleri ile yabancı ve sağlıksız hücreleri ayırt ederek gerekirse aktive olan beyaz kan hücresi olan T hücreleridir. Bu T hücrelerinin yüzeyinde bulunan ve gerekli olmadığında bağışıklık cevabının aktivasyonuna engel olan 'Frenler' vardır. İşte tümör hücreleri bu frenleri kullanarak bağışıklık sistemi hücrelerini kandırır, T hücreleri tümörlü hücreleri fark edemez. Bağışıklık sistemini kör etmeyi başaran tümör hücreleri artarak, yayılır.T hücrelerini durduran bu frenlerden CTLA-4 ve PD-1 isimli proteinleri hedeflemektedir. Bu proteinler durdurulursa bağışıklık sistemi tümör hücrelerini görmeye ve tanımaya başlar ve onlarla savaşarak yok edilmesini sağlar. Bu proteinlerle savaşan ve onları durduran ilaçların kullanıldığı tedaviye “immun checkpoint tedavi’’adı verilir. CTLA-4 ve PD-1 proteinlere bağlanan ve bloke eden antikorlar kullanılır, “immun checkpoint’’ (kontrol noktası) inhibitörleri olarak adlandırılırlar. Klinik araştırmalarda özellikle PD-1’i hedefleyen tedavilerde metastatik kanserlerde uzun süreli iyileşme sağlanmıştır.
FDA tarafından onaylanmış ve CTLA-4 inhibitörü olarak immün chechpoint inhibitör MDX-010 ve PD-1 inhibitörü immün chechpoint inhibitörü Pbrz ve PD-1 ve PD-L1 inhibitörü NVLM, akciğer, mesane ve böbrek kanserleri, baş ve boyunda skuamöz hücre kanseri ve Hodgkin lenfoma dahil olmak üzere birçok kanserin tedavisinde kullanılmaya başlanmıştır. Elbette yan etkileri vardır ama genellikle çok ciddi değildir ve kanser tedavisi için bir devrim olarak kabul edilmektedir. Bu tedavi için şimdilik görülen tek handikap her tümör hücresinin bağışıklık sistemini kandırmak için PD-1 veya CTLA-4 proteinlerini kullanmazlar. Bu yöntemi kullanmayan tümörleri bu yöntemi inhibe ederek engelleyemezsiniz. Bu nedenle tümörün bu proteinleri kullanıp kullanmadığından emin olmak gerekir. Bu amaçla tümörün PD-1’i harekete geçiren PDL-1 taşıyıp taşımadığını anlamak için laboratuvar testlerinden yararlanılır.
PD-L1 testi, bir hastanın “immun checkpoint tedavi’’den faydalanıp faydalanamayacağının belirlemesine yardımcı olur. Test tümör dokusu veya kandan çalışılabilir. Bir PD-L1 testi, bir tümörün ne kadar PD-L1 ürettiğini ölçer. Yüksek miktarlarda PD-L1 üreten tümörler, tedaviye daha az üretenlere göre daha duyarlıdır. Hangi hastanın ilaçlara cevap verebileceğini belirlemede yardımcı olsa da, test yanılmaz değildir. Yüksek seviyelerde PD-L1 yapan bazı tümörler tedaviye yanıt vermeyebilir ve düşük seviyelerde ise güçlü bir cevap olabilir. Kanser hücreleri karmaşıktır ve farklı faktörler bu ilaçlara ne kadar hassas olduklarını etkileyebilir.
PD-1 ve PD-L1 inhibitörü olarak kullanılan ilaçlar: Bu ilaçlar, ilaca bağlı olarak genellikle 2 ila 6 haftada bir intravenöz (IV) infüzyon şeklinde verilir.
- Atezolizumab (Tecentriq) ve Avelumab (Bavencio), hücrelerdeki bulunan ve bağışıklık sisteminin onlara saldırmasını önlemeye yardımcı bir protein olan PD-L1'i hedefleyen ilaçlardır. PD-L1'i bloke ederek, bağışıklık sisteminin kanser hücrelerine karşı tepkisini artırır. Bu da, bazı tümörleri küçültebilir veya büyümelerini yavaşlatabilir.
- PD-1 ve PD-L1 inhibitörü NVLM (PD-1 ve PD-L1 inhibitörü NVLM) ve immün chechpoint inhibitörü Pbrz (immün chechpoint inhibitörü Pbrz), bağışıklık T hücrelerin bulunan bir protein olan PD-1'i hedefler. PD-1'i bloke etmek, bağışıklık sisteminin kanser hücrelerine saldırmasına izin verebilir, bu da bazı tümörleri küçültebilir veya büyümelerini yavaşlatabilir.
Bu ilaçlar mesane kanserini tedavi etmek için şu durumlarda kullanılabilir:
- Klasik Kemoterapiden sonra tekrar büyümeye başlayan ileri düzey mesane kanseri olan hastalarda kullanılabilir.
- Atezolizumab ve immün chechpoint inhibitörü Pbrz, kemoterapi ilacı olan Pilatin alamayan hastalarda (işitme kaybı, böbrek yetmezliği veya kalp yetmezliği gibi nedenlerle) kullanılabilir.
- Avelumab, Pilatin içeren kanser ilaçlarına iyi yanıt veren hastalarda yayılan ürotelyal karsinomda birinci basamak idame tedavisi olarak kullanılmaktadır.
- immün chechpoint inhibitörü Pbrz, mesanenin kas duvarına doğru büyümeyen, intravezikal BCG ile küçülmeyen ve sistektomi ile tedavi edilmeyen bazı mesane kanserlerini tedavi etmek için kullanılabilir.
İmmün Kontrol-Noktası İnhibitörlerinin en sık yan etkileri şunlardır:
- Yorgunluk
- Mide bulantısı
- İştah kaybı
- Ateş
- İdrar yolu enfeksiyonları (İYE)
- Deri Döküntüleri
- İshal
- Kabızlık
İnfüzyon reaksiyonları: Bazı insanlar bu ilaçlardan birini alırken infüzyon reaksiyonu gösterebilir. Bu alerjik bir reaksiyon gibidir ve ateş, titreme, yüzde kızarıklık, kızarıklık, ciltte kaşıntı, baş dönmesi, hırıltı ve nefes almada güçlük olabilir.
Otoimmün reaksiyonlar: Bu ilaçlar, temel olarak vücudun bağışıklık sistemi üzerindeki korumalardan birini ortadan kaldırarak iş yapar. Bazen bağışıklık sistemi vücudun diğer bölgelerine saldırmaya başlar ve bu da akciğerlerde, bağırsaklarda, karaciğerde, hormon üreten bezlerde veya diğer organlarda ciddi ve hatta yaşamı tehdit eden sorunlara neden olabilir.
Ciddi yan etkiler ortaya çıkarsa, tedavinin durdurulması gerekebilir ve bağışıklık sisteminizi baskılamak için yüksek doz steroid kullanımı gerekebilir.
2-Monoklonal antikorlar: Antikorlar, bağışıklık sistemi tarafından enfeksiyonlarla savaşmaya yardımcı olmak için üretilen proteinlerdir. Monoklonal antikorlar olarak adlandırılan insan yapımı versiyonlar, mesane kanseri hücrelerinin yüzeyindeki bir protein gibi belirli bir hedefe saldırmak için tasarlanabilir. Bu, bu tedavilerin kanser hücrelerine saldırdığı, ancak hedefi olmayan normal hücreleri görmezden geldiği anlamına gelir. Bu normal, sağlıklı hücrelere verilen zararı azaltır. Monoklonal ilaç olan Enfortumab vedotin (Padcev) bir kemoterapi ilacına bağlanmış bir monoklonal antikor-ilaç konjugatı dır , ve kombinasyonudur.
Mesane kanseri hücrelerinin yüzeylerinde genellikle Nektin-4 proteini bulunur. Enfortumab vedotin, bir kemo ilaca (MMAE) bağlı bir anti-Nektin-4 antikorudur. Antikor parçası, kemo ilacını üzerlerinde Nectin-4 bulunan mesane kanseri hücrelerine getiren bir hedef arama sinyali gibi davranır. Kemoterapi kanser hücrelerine girer ve onları öldürür. Bu ilaç, halihazırda platin kemoterapi (Pilatin gibi) ve immünoterapi (özellikle bir PD-1 veya PD-L1 inhibitörü) ile tedavi edilmiş ileri mesane kanseri olan hastalarda t kullanılabilir. Enfortumab vedotin, bir hafta ara ile 3 hafta boyunca haftada bir damara (IV) infüze edilir. Yaygın yan etkileri arasında yorgunluk, periferik nöropati vardır.
F- Mesane Kanserinde Hedefe yönelik akıllı ilaç tedavileri
Bu hedefe yönelik ilaçlar, kemoterapi gibi diğer tedavi türlerinden farklı şekilde çalışır. Diğer tedavilerin işe yaramadığı bazı durumlarda işe yarayabilirler. Hedeflenen ilaçların da sıklıkla farklı yan etkileri vardır.
1-FGFR inhibitörü: Fibroblast büyüme faktörü reseptörleri (FGFR ler), mesane kanseri hücrelerindeki büyümelerine yardımcı olabilecek bir grup proteindir. Bazı mesane kanserlerindeki FGFR genlerinde değişiklikler vardır (bu, FGFR proteinlerinin ne kadarının yapıldığını kontrol eder). FGFR gen değişiklikleri olan hücreleri hedefleyen ilaçlar (FGFR inhibitörleri olarak adlandırılır), bazı mesane kanserli hastalarda işe yarayabilir.
Erdafitinib (Balversa): Bir FGFR inhibitörüdür, FGFR2 veya FGFR3 geninde belirli değişikliklere sahip olan ve kemoterapiye rağmen büyüyen, lokal olarak ilerlemiş veya metastatik mesane kanserinde kullanılabilir. Günde bir kez ağızdan tablet halinde alınır. Yaygın yan etkiler arasında ağız yaraları, yorgunluk hissi, böbrek veya karaciğer fonksiyonlarında değişiklikler, ishal, ağız kuruluğu, el ve ayak tırnaklarında değişiklikler, kandaki mineral seviyelerinde değişiklikler (fosfat ve sodyum gibi), iştahsızlık, tad alma problemi, anemi, kuru cilt, göz kuruluğu ve saç dökülmesi sayılabilir. Diğer yan etkiler. arasında el-ayak sendromu (ellerde veya ayaklarda kızarıklık, şişme, soyulma veya hassasiyet), kabızlık, karın ağrısı, mide bulantısı ve kas ağrısı vardır. Bu ilaç ayrıca bazen ciddi göz sorunlarına da neden olabilir, bu nedenle bu ilacı alan hastaların düzenli göz muayenesi yaptırmaları ve bulanık görme, görme kaybı veya diğer görsel değişiklikler varsa derhal sağlık uzmanlarına söylemeleri gerekir.