05432632840 | Neorama İş Merkezi Beştepe Mah., Yaşam Cad., No:13, A-Blok, Ofis No:22, Söğütözü, Ankara

Arama :

Kanserler

Böbrek Pelvisi ve Üreter Kanserleri
Böbrek Pelvisi ve Üreter Kanserleri

 



 

Böbrek Pelvisi ve Üreter Nedir, Yapısı Nasıldır?


 

Böbrek pelvisi ve üreterler, üst idrar yolunu oluşturur ve idrar boşaltım sisteminin bir parçasıdır. Pelvis Nedir?: Böbrek pelvisi, her böbreğin ortasındaki içi boş, böbrek havuzcuğu da denen, bir kısımdır. Üreter nedir?: Üreterler, böbrekleri mesaneye bağlayan ince tüplerdir. Her üreter yaklaşık 25 ila 30 cm uzunluğundadır. İdrar vücudunuzun sıvı atığıdır ve böbrekler tarafından yapılır. Böbrek pelvisinde toplanır ve üreterler boyunca depolandığı mesaneye gider. Mesane idrarla yeterince dolduğunda, üretra(idrar kanalı) yoluyla vücudun dışına atılır. 


 

Her iki böbrek pelvisi ve üreterlerin duvarı üç ayrı katmandan oluşur


 

  • Mukoza: Ürotelyum (Pelvis, üreter ve mesaneyi döşeyen hücreler), her iki böbrek pelvisinin, üreterlerin, mesanenin ve üretranın(idrar kanalının iç astarı olarak değerlendirilebilir. İdrar akışı sırasında esneyebilen ve şekil değiştirebilen bu ürotelyal hücreler değişici epitel de denilmektedir.
  • Lamina propria: Her iki böbrek pelvisi ve üreterlerin ürotelyumun altında kan damarları, sinirler ve bazı salgı  bezleri içeren ince bir bağ dokusu tabakasıdır.
  • Muskularis propria: her iki böbrek  pelvisi ve üreterin kalın, dış kas tabakasıdır. İstemsiz otomatik olarak çalışan kastan oluşur (düz kas). İdrarı böbrekten mesaneye doğru itmekle görevlidir.



 

Böbrekleri ve üreterleri çevreleyen diğer dokular şunlardır:

 

  • Adventisya tabakası: Böbrekleri ve üreterleri kaplayan gevşek bağ dokusu
  • Yağ tabakası: Böbrek pelvisini, böbreği ve üreteri çevreleyen bir yağ tabakası


 

 

Pelvis ve Üreter Kanseri Nedir?


 

Böbrek pelvisi ve üreter kanseri, yada diğer bir deyişle üst idrar yolları kanserleri; böbrek pelvisi (böbreğin havuzcuğu) ve/veya  üreter (böbreği mesaneye bağlayan bir tüpler) hücrelerinden başlayan kötü huylu, habis kanserlerdir.  Bu kanserler pelvis ve üreterde  tüm katmanlara, komşu dokulara ve vücudun diğer uzak bölge ve organlarına yayılabilmektedir. Böbrek pelvis ve üreter kanserleri, erkeklerde kadınlara nazaran 3-4 kat daha fazla görülmektedir, ortalama görülme yaşı 65 dir. 



 

Böbrek pelvisi, Üreterlerin Urotelyal Kanserleri


 

Böbrek pelvisi, üreter,  mesane ve üretra(idrar kanalı) aynı tip değişici epitel denilen hücrelerle kaplıdır, ve bu bölgelerin  kanserlerine  tümüne birden ürotelyal kanserler yada değişici epitel kanserleri denilmektedir. Bu bölgeleri kaplayan ürotelyum hücreleri birtakım nedenlerden dolayı çoğalmaya, büyümeye ve kanserleşmeye başlar ve farkına varılmaz ise yayılmaya devam eder. Yerleşim yerine göre; mesanede olursa mesane kanseri(en sık), üreterlerde yerleşirse üreter kanseri ve böbrek pelvisinde olursa bunada renal pelvis kanseri denilmektedir. Bu bölgelerin kanserlerinin %90’ı bu tür kanserlerdir, kalan %10’u ise yine aynı hücrelerden köken alan  ve başkalaşım geçiren skuamöz kanserler ve adeno kanserler oluşturmaktadır.   Böbrek pelvisi ve üreter kanseri en sık renal pelviste görülmekle beraber, aynı anda üreterlerde,  birkaç alanda birden oluşabilir, veya sadece üreterlerde yerleşebilir. 

 

Pelvis ve/veya üreterlerde ürotelyal karsinomu olan hastaların  yaklaşık %20 ila %40'ında, aynı hücrelerden köken alan, aynı anda veya farklı zaman dilimlerinde mesane kanseri de gelişmektedir. Bu nedenle, pelvis ve/veya üreter kanseri teşhisi konulan hastalarda, mesane kanseri ve idrar yolunun diğer kısımlarında olabilecek kanser açısından kontrol edilmeleri gerekir. Tersinden bakacak olursak, mesane kanseri olan hastalarda pelvis ve üreterde (üst idrar yolları kanseri)  bu tür kanserin eşlik etmesi veya farklı zamanlarda ortaya çıkma olasılığı vardır ve bu oran %4 dür. 

 

Pelvis ve/veya ureter kanserleri (mesane kanserinde olduğu gibi) bu yapıların duvarında ne kadar büyüdüğüne bağlı olarak Yüzeyel yani non-invaziv veya yayılmış yani invaziv olarak iki gruba ayrılmaktadır.

 

Yüzeyel (Non-invaziv) ürotelyal karsinom: Yüzeyel ürotelyal karsinom, kanserin yalnızca pelvis ve/veya üreterin iç astarına sınırlı olmasını ifade eder. Papiller yani yüzeyden kabarık karnıbahar şeklinde veya düz (sapsız) olarak gelişebilirler.

 

  • Papiller yüzeyel ürotelyal karsinomlar küçük, parmaksı çıkıntı şekilde ve pelvis ve/veya üreterin iç boşluğuna doğru büyüme eğilimindedir. Bu yüzeyel papiller ürotelyal kanserler düşük veya yüksek dereceli olabilir. Ancak küçük papiller kanserler genelde düşük dereceli olma eğilimindedirler. Bu tümörlere düşük malignite potansiyeline sahip papiller ürotelyal neoplazmlar (PUNLMP) denir. Bazı düşük dereceli tümörlerin de küçük bir invaziv-yayılan kanser dönme  olasılığı vardır. 
  • Düz-flat yüzeyel ürotelyal karsinomlar, pelvis ve/veya üreterin astarı boyunca büyüyen tümörlerdir. Genellikle yüksek derecelidirler ve pelvis ve/veya üreter duvarının katmanlarına doğru, daha derine, inme olasılıkları daha yüksektir. Bu tür düz ürotelyal karsinom daha yaygın olarak karsinoma in situ (CIS) içerirler ve yayılma potansiyelleri yüksektir.



 

Yayılmış-İnvaziv ürotelyal karsinom: İnvaziv ürotelyal karsinomlar, renal pelvis ve/veya üreter duvarının daha derin katmanlara doğru büyümüştür. Duvardan pelvis ve/veya üreter dışına taşmış ve komşu bölgelere büyümüş olabilir.

 

Bazen yayılmış-invaziv ürotelyal karsinomlar, olağan ürotelyal kanser hücreleriyle ve bu hücrelerden başkalaşmış veya farklılaşmış farklı karakterde hücre grupları içerir ki, bu durumda bu tür kanserlerin gidişatı daha kötüdür.karıştırılmış farklı hücre tiplerine sahiptir. Bu farklı hücre gruplar arasında skuamöz hücreler, salgı yapan bez hücreleri ve küçük hücreler sayılabilir.

 

Varyant tip adı verilen nadir ürotelyal karsinom alt tipleri vardır. Bu alt tipler genellikle hızla büyür ve yayılır ve normal ürotelyal karsinomdan daha kötü gidişata sahip olma eğilimindedir. 











 

Varyant tip böbrek pelvisi ve üreter kanseri şunlardır:



 

  • Nested(içedönük kat kat)
  • Mikrokistik
  • Mikropapiller
  • Lenfoepitelyoma benzeri
  • Plazmasitoid
  • Sarkomatoid
  • Dev hücreli
  • Kötü farklılaşmış(az difaransiye)
  • Yağ açısından zengin
  • Şeffaf hücreli


 

 

Nadir görülen böbrek  pelvisi ve üreter kanserleri


 

Skuamöz hücreli karsinom: Pelvis ve/veya üreterin skuamöz hücreli karsinomu, renal pelvis ve üreterin iç astarındaki düz-skuamöz hücrelerinden gelişir. Genellikle pelvis ve üreterin uzun süreli (kronik) tahrişi veya iltihabı ile ilişkilidir. Bu tahriş, idrar taşlarından veya kronik idrar yolu enfeksiyonlarından kaynaklanmaktadır. Skuamöz hücreli karsinom genellikle yayılma potansiyeli yüksek ve genelde teşhis edildiğinde çoğunlukla zaten yayılmış olarak gelirler ve cerrahi ve/veya kemoterapi ile tedavi edilir.

 

Adenokarsinom: Adenokarsinom pelvis ve üreterde  salgı-bez hücrelerinden köken alır veya daha sıklıkta vücudun diğer organlarındaki adenokanserlerinin pelvis ve üretere metastaz yapmasıyla karşımıza çıkar, ikincil kanser olarak. Bu nedenle doğru teşhis için adenokanserin nereden başladığını bilinmesi gerekir. Müsinöz, taşlı yüzük ve berrak hücreli olmak üzere birçok alt tipi vardır. Gidişatları oldukça kötüdür ve cerrahi ve kemoterapi ile tedavi edilir. Tekrar nüks etme olasılıkları yüksektir.















 

Böbrek Pelvisi ve Üreter Kanserleri Neden Olur ve Risk Faktörleri Nelerdir?



 

Risk faktörü, kanser geliştirme olasılığını artıran madde veya durumlardır. Bu faktörlerin olan insanlarda mutlaka kanser gelişir diyemeyiz, kanser başlangıcında bu risk faktörler öncü rol oynamakla beraber bu ve diğer vücut kanserlerin kesin nedeni bilinmemektedir. Hiçbir risk faktörü taşımayanlarda bile pelvis ve üreter kanseri gelişebilmektedir. Ancak çoğu kanser, birçok risk faktörünün sonucu olarak ortaya çıkar. Kahve ve alkol pelvis ve üreter kanserleri için risk faktörü görülmezse  bile, Özellikle alkol tüketiminin bu ve vücutta görülen diğer kanserler için genel risk faktörü olarak kabul edilmektedir. 



 

Pelvis ve üreter kanserlerinin bilinen kesin risk faktörleri şunlardır: Aşağıdaki faktörlerin pelvis ve üreter kanseri riskini artırdığına dair kanıtlar vardır.


 

  • Sigara kullanımı
  • Aristoloşik asitler(Aristolochic acids)
  • Balkan endemik nefropatisi
  • Kronik böbrek taşları ve/veya enfeksiyonları
  • Fenasetin adlı ağrı kesici kullanımı









 

Pelvis ve üreter kanserlerinin muhtemel risk faktörleri şunlardır: Aşağıdaki risk faktörleri normalde mesane kanseri için bilinen risk faktörleridir. Bunlar benzer kanserler olduğundan, bu risk faktörlerinin renal pelvis ve üreter kanseri riskini de artırabileceğini düşünülmektedir. Bu yüzden muhtemel risk faktörü olarak değerlendirilmektedir.



 

  • Arsenik
  • Mesleki maruziyetler




 

Sigara kullanımı: Böbrek pelvis ve üreter kanseri için  kesin risk faktörüdür, içim süresi ve sigara sayısı arttıkça risk artmaktadır. 

 

Aristolochic asitler: Aristoloşik asitler, çeşitli bitki türlerinde doğal olarak bulunur. Bu madde geleneksel Çin tıbbında ağrı kesici ve eklem ağrıları için antienflamatuar olarak kullanılmaktadır ve bu bitkisel ürünü kullananlarda böbrek hasarı ve pelvis ve üreter kanseri daha sık izlenmektedir.

 

Balkan endemik nefropatisi: Balkan endemik nefropatisi, özellikle balkan ülkelerine (Sırbistan, Bulgaristan, Romanya, Makedonya ve Bosna-Hersek) ve bu ülkelerin daha çok kırsal kesimlerinde hakim olan bir böbrek hastalığıdır. Bu hastalığı taşıyanlardan böbrek hasarı ve pelvis ve üreter kanseri daha sık izlenmektedir. Bu bölgede yapılan çalışmalarda Aristoloşik asit içeren bitkilerin tohumlarının yoğun olduğu ve bu bölgelerde özellikle kırsallarda yaşayanlar bu maddenin bulunduğu bitkileri tükettiği saptamıştır. Buna karşın hala balkan nefropati hastalığının genetik, ailesel bir hastalık olduğu hakkında kanıtlar vardır. Çünkü 

 

Kronik böbrek taşları veya idrar yolları enfeksiyonları: Sürekli böbrek taşı üreten veya böbrek enfeksiyonu olan kişilerde, genellikle böbrek pelvisi ve/veya üreterlerde nadir görülen skuamöz hücreli karsinom riski daha yüksektir.


 

Fenasetin Kullanımı: Phenacetin bir tür ağrı kesicidir. Birkaç yıl boyunca günde 3 veya daha fazla fenasetin hapı alan kişilerde renal pelvis ve üreter kanseri riski daha yüksektir.





 

Arsenik: İçme suyundaki arsenik, hastalar için "bir risktir. Ayrıca renal pelvis ve üreter alıcılar.

 

Mesleki maruziyetler: Mesane kanseri riskini artıran, pelvis ve mesane kanseri riskini de artırabilen çeşitli mesleki maruziyetler vardır. Bunlar, aromatik aminler adı verilen belirli kimyasallar içeren işyeri  maruziyet leridir. 

 

 

Aromatik aminlere en fazla maruz kalan iş kolları şunlardır:

 

  • Boya sanayi
  • Kauçuk üretimi
  • Tekstil ve boya
  • Alüminyum ve diğer metallerin üretimi








 

Pelvis ve Üreter Kanserinin Belirtileri Nelerdir?


 

Böbrek pelvisi ve/veya üreter kanseri erken dönemlerde herhangi bir belirti ve şikayet göstermeyebilir. Belirti ve şikayetler genellikle tümör büyüdükçe veya pelvis ve üreter duvarına doğru yayıldıkça ortaya çıkar. 


 

Böbrek pelvisi ve/veya üreter kanserinin belirtileri şunlardır:

 

  • İdrarda kanama, kanlı idrar
  • Bel ağrısı,
  • Kaburgaların hemen altında yan ağrısı, böbrek ağrısı
  • İdrar yaparken yanma veya ağrı
  • Normalden daha sık idrara çıkma ihtiyacı (sık idrara çıkma)
  • Yorgunluk
  • İştah kaybı
  • Açıklanamayan kilo kaybı

 

 

Pelvis ve Üreter Kanseri Nasıl Teşhis Edilir?




 

Teşhis süreci uzun ve sinir bozucu görünebilir, endişelenmek normaldir. Diğer kanser olmayan nedenlerden dolayı ortaya çıkan belirtilerle, pelvis ve üreter kanseri belirtileri benzer  olabileceğini unutmamak gerekir. Bütün bunların birbirinden ayrılması için bir dizi tetkik ve analiz gerekebilir. Ayrıca pelvis ve üreter kanseri teşhisi konulduktan sonra evrelendirme ve derecelendirme amacıyla birçok görüntüleme tetkikleri yapılması gerekmektedir.

 

Sağlık öyküsü ve fizik muayene:  Sağlık geçmişiniz, belirtilerinizin ve risklerinizin ve geçmişte yaşadığınız tüm tıbbi olay ve sorunların bir kayıt altına alındığı bir sorgulamayı kapsamaktadır. 


 

Doktorunuz özgeçmişiniz ve soy geçmişiniz hakkında şu soruları soracaktır:

 

  • İdrarda kan görülmesi, kanlı işeme  
  • Sigara, tütün tüketimi
  • Kronik böbrek taşları veya böbrek ve idrar yolu enfeksiyonları enfeksiyonları
  • Mesleki maruziyetler: boya, kauçuk, metaller, tekstiller ve boyalar gibi riskli iş kolları  ilgileri
  • Ailede  bireylerinde idrar yollarındaki kanserleri olanlar varmı 
  • Hastada veya ailesinde pelvis ve üreter kanseri riskleri sorgulanır

 

 

Fizik muayene:  Fizik muayenede şunlar saptanabilir


 

  • Karın muayenesinde elle hissedilen şişlik, kitle saptanabilir  veya büyümüş lenf düğümü hissedilebilir
  • Böbrek muayenesi ağrılı olabilir, ki bu böbrek taşı muayesinde saptanan bulgulara benzer bir şekilde olabilir
  • Karın alt bölgesi muayenesi  (Pelvik muayene) veya parmakla rektal muayene gerekebilir






 

İdrar tahlili: İdrar örneğindeki kan hücreleri, bakteri(mikrop) ve döküntü hücreler incelenir. Genellikle idrardaki anormallikleri ve idrar yolundaki sorunları kontrol etmek için yapılan ilk testlerden biridir. İdrarda kan (hematüri) görülmesi, böbrek, idrar yolları, mesane ile ilgili kanserlerin ilk belirtisi olarak karşımıza çıkar. Ancak idrarda kan görülmesi her zaman kötü bir hastalığı göstermez, bilakis idrarda kanama çoğunlukla taş, enfeksiyon gibi kanser dışı nedenlerden ortaya çıkmaktadır. İdrar da saptandığında başka testlerle bunu desteklemek gerekir. 

 

İdrar kültürü: İdrar kültürü, enfeksiyona neden olabilecek bakteri ve diğer mikropların saptanmasına yarar. Laboratuvarda idrar, mikropların üreyebileceği ortamlarda bir gün bekletilir ve bir gün sonra bakteri üremişse bu izole edilir ve hangi tip bakteri olduğu saptanır.  

 

İdrar sitolojisi: İdrar sitolojisi, bir idrar numunesindeki veya idrar yolunun yıkaması ile elde edilen döküntü  hücrelerin patoloji laboratuvarında incelenmesini ifade eder. İdrar sitolojisi, kanser hücreleri de dahil olmak üzere anormal hücreleri aramak için kullanılabilir. Özellikle derecesi yüksek kanserlerde oldukça tanı koydurucudur.

 

Tam kan sayımı: Tam kan sayımı, beyaz kan hücrelerinin, kırmızı kan hücrelerinin ve trombositlerin sayısını ve kalitesini ölçer. İdrar yolundan uzun süreli kanamadan kaynaklanan anemiyi saptamak için yapılabilir. Varsa enfeksiyonun kan tablosuna yansıyıp yansımadığını kontrol etmek için de kullanılabilir. 


 

Kan Biyokimyası: Kan kimyası testleri, Böbrek fonksiyon testleri, Karaciğer fonksiyon testleri genellikle istenir. Böbrek fonksiyon bozukluğu böbreğin tıkalı olduğunun veya yetmezliğin bir ifadesi olabilir, yine karaciğer fonksiyon testlerinin anormal olması karaciğer metastazı veya karaciğer yetmezliği anlamına gelebilir. Alkalen fosfataz en çok kemik ve karaciğer hücrelerinde bulunur. Artan alkalen fosfataz yüksekliği, kanserin kemiğe ve/veya karaciğere yayıldığı anlamına gelebilir.


 

Üreteroskopi ve sistoskopi: Üreteroskopi, üreterlerin ve böbrek pelvisi içine bakmak için ucunda ışık ve kamera bulunan (üreteroskop olarak adlandırılan) ince bir tüp (endoskop) kullanır. Tümör veya anormal alan varmı eğer varsa buradan biyopsi yapmak veya birinci basamak tedavisini yapmak için kullanılan çok önemli teşhis ve tedavi ve takip yöntemidir.için kullanılır. 

Yine mesane ve üretranın(idrar kanalı) içine bakmak için sistoskopi kullanılır ve endoskopik incelemenin birinci basamağıdır. Üreteroskopi ve sistoskopi aynı seansda birbirini takip eden sıra ile yapılır, genelde önce sistoskopi yapılır, sonra gerekirse üreteroskopi ile devam edilir.




 

Biyopsi: Endoskopi sırasında alınan biyopsi veya tedavi materyali ve yıkama suyu örnekleri patoloji laboratuvarına tekniğe uygun şekilde gönderilir. Patolog bunları inceler ve kanser bulgusu olup olmadığı veya başka bir patolojik bir problem olmadığını bir  raporla bildirir.

 

Retrograd pyelografi: Retrograd pyelografi, böbrekler ve üreterler de dahil olmak üzere tüm idrar yollarının  görüntülenmesini sağlayan x-ray grafidir. Sistoskop kullanılarak üretere yerleştirilen bir tüp aracılığıyla doğrudan idrar sistemine bir boyalı kontrast madde enjekte edilir. Bu prosedür aynı zamanda  idrar akışını neyin engellediğini bulmak için de kullanılmaktadır. Pelvis, üreter kanserini teşhis etmede yararlı olmaktadır.

 

Bilgisayarlı tomografi: Bilgisayarlı tomografi (BT) taramasında vücuttaki organların, dokuların, kemiklerin ve kan damarlarının 3 boyutlu ve kesit görüntülerini oluşturmak için özel röntgen ekipmanı kullanır. Bir bilgisayar görüntüleri ayrıntılı resimlere dönüştürür. Tümör veya idrar yolu  tıkanıklığı için karın ve pelvis BT taraması kullanılır. Ayrıca kanserin lenf düğümlerine, karaciğere veya böbrek pelvisi ve üreter çevresindeki diğer organ ve dokulara yayılıp yayılmadığını kontrol etmek için kullanılır. Kanserinin akciğerlere yayılıp yayılmadığını kontrol etmek için göğüs tomografisi gerekebilir.

BT ürografi, Tüm idrar yollarının görüntülenmesinde kullanılır. İdrarda konsantre olan boyalı madde(kontrast madde) enjeksiyonunu takiben, belli sürelerde tomografik görüntüler alınır, bu bize üst ve alt tüm idrar yollarının görüntülenmesinde bize yardımcı olur, ki bu pelvis ve üreter kanserinin teşhis ve takibinde önemli ipuçları vermektedir.

 

Manyetik rezonans görüntüleme (MRI):  Organların, dokuların, kemiklerin ve kan damarlarının kesit görüntülerini oluşturmak için güçlü manyetik ortam ve radyofrekans dalgaları kullanır. Bilgisayar görüntüleri 3D resimlere dönüştürür. Kanserin idrar yolu dışındaki organlara veya bölgelere yayılıp yayılmadığını kontrol etmek için kullanılmaktadır.


 

Ultrasonografi: Ultrason, dokuların görüntülerini oluşturmak için yüksek frekanslı ses dalgaları kullanır. Kanserin pelvis ve karın bölgesindeki diğer organlara veya bölgelere yayılıp yayılmadığını kontrol etmek için kullanılabilir. Böbreklerin drumunu kontrol etmek için de ultrason kullanılabilir.


Göğüs röntgeni: Kanserin akciğerlere yayılıp yayılmadığını kontrol etmek için bir göğüs röntgeni çekilebilir.

 

Kemik taraması: Kemik taraması, radyofarmasötikler adı verilen ve kemikler tarafından tutulan  radyoaktif madde verilerek,  kemiklerin bu maddeyi homojen tutup tutmadığını göstermek için kullanılan önemli bir tetkiktir.Bununla tüm iskelet sisteminin görüntüleri ortaya konulabilir. Bu tetkiki daha kanserin kemiğe yayılıp yayılmadığını kontrol etmek için kullanılır. Genellikle sadece kemik ağrısı gibi şikayetiniz varsa veya kandaki alkalen fosfataz seviyesi yüksekse yapılır.





 

Pelvis ve üreter kanserinin derecelendirilmesi


 

Derecelendirme, kanser hücrelerinin normal, sağlıklı hücrelere kıyasla nasıl göründüğünü ifade eder. Kanserin derecesini bilmek, sağlık kanserin azgınlığını, ne kadar hızlı büyüyebileceği ve yayılma olasılığının ne olduğu hakkında bir fikir verir. Bu bilgi tedavi planını tamamen değiştirebilecek öneme sahiptir. Derecelendirme aynı zamanda hastalığın gidişatı ve kanserin tedaviye ne ölçüde yanıt verebileceğini tahmin edilmesine  yardımcı olabilir.

 

Dereceyi için patolog, mikroskop altında renal pelvis veya üreterden alınan bir doku örneğine bakar. Hücrelerin normal hücrelerden ne kadar farklı göründüğüne (farklılaşma denir) ve hücrelerin boyutu ve şekli ve hücrelerin nasıl düzenlendiği gibi tümörün diğer özelliklerine bakarlar. Genellikle kaç hücrenin bölündüğüne bakarak tümörün ne kadar hızlı büyüdüğünü söyleyebilirler.

 

Patolog, pelvis ve/veya üreter kanserine 1'den 3'e kadar bir derece verir. Daha düşük bir sayı, kanserin daha düşük bir derece olduğu anlamına gelir.

 

  • Düşük dereceli kanserler(Derece I), iyi farklılaşmış kanser hücrelerine sahiptir. Hücreler anormaldir ancak normal hücrelere çok benzerler ve normal hücrelere çok benzer şekilde düzenlenirler. Düşük dereceli kanserler yavaş büyüme eğilimindedir ve yayılma olasılıkları daha düşüktür.
  • Yüksek dereceli kanserler(Derece III), zayıf farklılaşmış veya farklılaşmamış kanser hücrelerine sahiptir. Hücreler normal hücrelere benzemez ve çok farklı şekilde düzenlenir. Yüksek dereceli kanserler, düşük dereceli kanserlerden daha hızlı büyüme eğilimindedir ve yayılma olasılığı daha yüksektir.
  • Orta dereceli kanserler(Derece II) düşük ve yüksek dereceli tümörlerin arasındaki bir tümör grubunu oluşturur bunlar ne düşük ne de yüksek derece gibi azgın tümörlerdir, iki grup arasındaki bir derecededir



 

 

Pelvis ve Üreter Kanserlerinin   Evrelendirilmesi


 

Evreleme, kanserin ne ölçüde yayıldığı ve ilk teşhis edildiğinde nerede olduğuna bağlı olarak kanseri tanımlar veya sınıflandırır. Testlerden elde edilen bilgiler tümörün boyutunu, organın hangi bölümlerinde kanser olduğunu, kanserin başladığı yerden yayılıp yayılmadığını ve yayıldı ise nereye yayıldığını tayin eder ve bu bilgilerle kanserin evresi belirlenir. Belirlenen evre; tedavi planlaması, takip ve kanserin gidişatını tahmin etmek için kullanılır.

 

Böbrek pelvisi ve üreter kanseri için en yaygın evreleme sistemi diğer kanser türlerinde olduğu gibi TNM(T: Tümör, N: Lenf metastazı, M: Uzak organ metastazı) sistemidir. Böbrek pelvisi ve üreter kanseri için 5 evre vardır - evre 0, ardından evre 1 ila 4. evreler 1 ila 4 genellikle Roma rakamları I, II, III ve IV olarak yazılır. Genel olarak, evre numarası ne kadar yüksek olursa, kanser o kadar yayılmıştır. 

 

Kanserin evresi tanımlanırken lokal, bölgesel veya uzak kelimeleri kullanılmaktadır. Lokal, kanserin yalnızca Böbrek pelvisi veya üreterde olduğu ve vücudun diğer bölgelerine yayılmadığı anlamına gelir. Bölgesel, kanserin böbrek pelvisi veya uretere yakın komşu alana sınırlı olduğu anlamına  gelir. Uzak, kanserin vücudun uzak bölgelerindeki doku ve organlara yayıldığını ifade etmektedir.










Böbrek pelvisi ve üreter kanseri için evreleme şu şekildedir:



 

  • Evre 0 (veya in situ karsinom): Tümör sadece böbrek pelvisi ve/veya üreterin iç astarındadır.
  • Evre I: Tümör, iç astarı aşmış,  böbrek pelvisi ve/veya üreterin iç astarının hemen altındaki bağ dokusu tabakasına doğru büyümüştür.
  • Evre II: Tümör bağ dokusundan geçerek böbrek pelvisi ve/veya üreterin kas tabakasına doğru büyümüştür.
  • Evre III: Tümör kas tabakası boyunca büyümüş ve böbrek pelvisini veya üreteri çevreleyen böbrek veya yağ dokusuna doğru büyümüştür.
  • Evre IV: Aşağıdakilerden herhangi birinin olması durumunda:

                        -Tümör yakındaki organlara veya böbrek yoluyla çevredeki yağ dokusuna yayılmıştır.

                        -Kanser yakındaki lenf düğümlerine yayılmıştır.

                        -Kanser, akciğerler, karaciğer veya kemik gibi vücudun diğer bölgelerine (uzak metastaz) yayılmıştır. Buna metastatik böbrek pelvisi ve üreter kanseri de denir.

 

 

 

 

Birincil tedaviden sonra tekrar nüks eden renal pelvis ve üreter kanseri

 

Tekrarlayan renal pelvis ve üreter kanseri, kanserin tedavi edildikten sonra tekrar nüks edebilmektedir, nüks pelvis ve üreterde olursa buna lokal nüks denir. İlk başladığı yere yakın dokularda veya lenf düğümlerinde tekrar nüks olursa  buna bölgesel nüks denir. Vücudun başka bir bölgesinde de tekrarlarsa. buna uzak metastaz veya uzak nüks denir.


 

Böbrek pelvisi ve/veya üreter kanseri en çok şu organ ve dokulara yayılmaktadır:

 

  • Mesane
  • Böbrek pelvisinin etrafındaki komşu dokulara
  • Böbrek ve üreter çevresinde yağ dokusuna
  • Lenf düğümlerine
  • Prostata
  • Rahime(uterusa)
  • Vajene
  • Karın veya pelvik duvarına
  • Akciğerlere
  • Kemiklere
  • karaciğere




 

Böbrek pelvisi ve/veya üreter kanseri için gidişat tahmini (prognoz) ve sağkalım(hayatta kalma süresi tahmini)


 

Prognoz yani kanserin gidişatı, kanserin hastayı nasıl etkileyeceği ve tedaviye nasıl yanıt vereceği konusunda en iyi tahmini kapsamaktadır. Prognoz ve hayatta kalma birçok faktöre bağlıdır. Tıbbi geçmiş, kanserin tipi,  evresi ve diğer özelliklerini ile ilgili verilere ek olarak  seçilen tedavileri ve tedaviye yanıt bilgileriyle bir araya getirdiğimizde hastalığın gidişatını, hayatta kalma(sağkalım) oranlarını tahmin edebiliriz. 

Prognostik faktör, kanserin bir yönü veya doktorun bir prognoz tahmini yaparken dikkate alacağı kişinin bir özelliğidir (cinsiyet ve sigara içip içmemesi gibi). Prediktif(Öngörü) faktörü, bir kanserin belirli bir tedaviye nasıl yanıt vereceğini tahmin eder. Prognostik ve prediktif faktörler sıklıkla birlikte anılır ve her ikisi de bir tedavi planına ve bir hastalığın gidişatı hakkında tahmin yürütmede rol oynar.


 

Böbrek pelvisi ve/veya üreter kanseri için prognostik ve prediktif faktörler şunlardır:

 

  • Tümörün derinliği ve evresi: Tümörün böbrek pelvisi ve/veya üreter duvarında ne kadar derine indiği bilgisi önemli bir prognostik faktördür. Tümör duvara ne kadar derinde inmişse, prognoz o kadar kötü olur. Böbrek pelvisi veya üreterin etrafındaki lenf düğümlerine veya vücudun diğer uzak bölümlerine yayılan ileri kanser evreleri, erken evrelere göre daha kötü prognoza sahiptir.
  • Tümörün derecesi: Düşük dereceli böbrek pelvisi ve üreter kanserleri genellikle pelvis ve üreter duvarının kas tabakasına doğru büyümez ve genellikle vücudun diğer bölgelerine yayılmaz. Bu nedenle, düşük dereceli kanserler iyi bir prognoza-gidişata sahip olma eğilimindedir. Yüksek dereceli kanserlerin yayılma riski daha yüksektir ve prognozu daha kötüdür. Yalnızca iç astarın yüzeyinde bulunan tümörler (yüzeysel tümörler) genellikle iyi diferansiyedir(farklılaşma derecesi), bu da kanser hücrelerinin normal hücrelere çok benzediği anlamına gelir. Bu tümörler iyi bir prognoza-gidişata sahiptir.



 

Pelvis ve Üreter Kanseri İçin Hayatta Kalma İstatistikleri

 

Böbrek pelvisi ve/veya üreter kanseri için ‘’Hayatta kalma’’ ‘’sağkalım’’ istatistikleri çok genel tahminlerdir ve çok dikkatli yorumlanmalıdır. Bu istatistikler aynı tip hasta gruplarının verilerine dayandığından, belirli bir kişinin hayatta kalma şansını tahmin etmek için kullanılamazlar.Bu istatistikler, böbrek pelvisi ve üreter  kanserli hastaların  için gerçek hayatta kalma süresini mutlak bir şekilde yansıtmayabilir. 

 

Net hayatta kalma: Net sağkalım, diğer ölüm nedenleri dışında, kanserden kurtulma olasılığını temsil eder. Kanserden kurtulacak insanların yüzdesinin bir tahminini vermek için kullanılır. Pelvis kanseri için 5 yıllık net sağkalım %71'dir. Bu,l pelvis kanseri teşhisi konan hastaların yaklaşık %71'inin en az 5 yıl hayatta kalacağı anlamına gelir.


 

Derece ve evreye göre hayatta kalma oranları

 

Hayatta kalma oranları, her derece ve evreye göre değişir. Renal pelvis veya üreter kanseri genellikle erken bir aşamada bulunur. Genel olarak, ne kadar erken teşhis ve tedavi edilirse sonuç o kadar iyi olur. 5 yıllık sağkalım oranı, kanser teşhisi konduktan sonra en az 5 yıl yaşayan insanların yüzdesidir. Ancak bu kanser türüne sahip kişiler 5 yıldan çok daha uzun yaşayabilir.



 

Böbrek pelvisi ve/veya üreter kanseri için  derece ve evreye göre 5 yıllık hayatta kalma-sağkalım oranları şu şekildedir:

 

  • Evre 0: Kanser düşük dereceli, ve bağ dokusu tabakasının (lamina propria) ötesine geçmemiş ise: %100
  • Evre I: Kanser derece 1, 2 veya 3'tür ve tümör iç astardadır (ürotelyum), hemen alttaki baş dokusuna geçmişse: %80
  • Evre II: Kanser yüksek derecelidir ve pelvis duvarına doğru büyümüşse: %20 ila %30
  • Evre III: Kanser renal pelvis yoluyla yakın bölgelere doğru büyümüşse: %5





 

Üreter kanseri için hayatta kalma oranları, renal pelvisteki benzer derece ve evredeki kansere göre yaklaşık %10 ila %20 daha düşüktür.




 

Pelvis ve Üreter Kanserinin Tedavisi

 

Ameliyat

 

Böbrek pelvisi ve/veya üreter kanserinin temel tedavi yöntemi ameliyattır, ameliyat türleri farklı farklıdır, hastalığın evresine, yerleşim yerine, azgınlık derecesine ve hastanın bazı özelliklerine göre değişkenlik gösterir. 


 

Radikal nefroüreterektomi: Radikal nefroüreterektomi, böbrek pelvisi ve/veya üreterin  kanseri için yapılan en yaygın ve temel ameliyat türüdür. Bu ameliyatta böbreğin, üreterin tamamını ve üreterin mesaneye bağlandığı dokuyu (mesane kafı) çıkarılır. Ayrıca yakın bölgedeki lenf düğümlerini (retroperitoneal lenf düğümü diseksiyonu) ve çevresindeki yağ dokusu da çıkarılabilir.

 

Bu ameliyat genel anestezi altında, laparoskopik, robotik  veya açık ameliyatla yapılabilir. Laparoskopik ve robotik  ameliyat, kapalı,  karında küçük delikler açılarak  kamera ve bazı aletler yerleştirilerek yapılır.  Açık cerrahi karından veya yan tarafından kesilerek yapılan klasik ameliyat türüdür. İki yöntemin birbirine üstünlüğü yoktur.

 

Üreterin segmental rezeksiyonu: Üreterin segmental rezeksiyonu daha çok üreterin mesaneye en yakın alt kısmındaki küçük tümörleri çıkarmak yapılmakla beraber; pelvis dışındaki  üreterin diğer bölgelerindeki tümörlerde de uygulanmaktadır. Bu ameliyat türünde sadece ürterin kanserli kısmı, güvenlik sınırı olacak şekilde, çevre dokular ile birlikte çıkarılır ve sonra üreterin iki ucu tekrar birleştirilir veya üreter mesaneye tekrar bağlanır. Bu ameliyat genel anestezi altında açık cerrahi veya laparoskopik cerrahi yöntemle yapılabilir.

 

Endoskopik cerrahi: Endoskopik cerrahi, bir endoskop ve bu endoskoptan konulan kesici aletler kullanarak tümörü çıkarılması veya lazer yöntemi ile yakılması işlemidir. Düşük dereceli ve erken evredeki (Evre 0 ve I de) pelvis ve/veya üreter kanseri için yapılmaktadır. Böbrekler yetmezliği olanlarda ve düşük dereceli tek odaklı, tümörlerde veya iki taraflı pelvis ve üreter tümörlerinde tercih edilmektedir. 



 

Pelvis ve/veya üreter kanserinin endoskopik yolla tedavisi için iki yöntem vardır:


 

  • Üreteroskopi: Endoskop idrar kanalında girilir ve mesaneden geçirerek üreter ve renal pelvise kadar girilir.
  • Perkütan endoskopi:  Vücudun yan veya arkasındaki(sırt) ciltte bir kesi yapılır ve buradan girilen iğne ile böbrek pelvisine girilir ve  iğnenin girdiği yol yeterli derecede genişletilerek tümöre ulaşım sağlanır ve mevcut tümör temizlenir veya lazer ile yakılır. 



 

Ameliyatın istenmeyen yan etkileri(Komplikasyonları)



 

  • Ağrı
  • Kanama
  • Enfeksiyon
  • Acil idrara çıkma ihtiyacı duyma
  • Normalden daha sık idrara çıkma ihtiyacı 
  • İdrar yaparken kanama
  • Üreterlerin daralması 
  • Üreterde tam tıkanma-Blok






 

Kemoterapi


 

Kemoterapi, kanser hücrelerini öldürmek için antikanser (sitotoksik) ilaçların kullanımını ifade eder. Lenf düğümlerine veya vücudun diğer bölümlerine yayılmış pelvis ve/veya üreter kanserinin tedavisinde ameliyattan önce (neoadjuvan kemoterapi) veya ameliyattan sonra (adjuvan kemoterapi) kullanılabilir. Ayrıca kanserin vücudun diğer bölgelerine yayılma şansını azaltmak için de kullanılabilir. Renal pelvis ve üreter kanseri için kemoterapi sistemik yani kan yoluyla uygulanan bir tedavidir. Bu tedavi ile hem pelvis üreterdeki tümör odağını hemde vücudun diğer bölgelerine yayılmış odakların tedavisinde kullanılır. 


 

Sisplatin içeren kemoterapi ilaçlarının bir kombinasyonu genellikle mesane kanserinde olduğu gibi böbrek pelvisi ve üreter kanserinin tedavisinde de kullanılmaktadır.  En yaygın kemoterapi kombinasyonları şunlardır:

 

  • Sisplatin ve gemsitabin (Gemzar)
  • M-VAC – metotreksat, vinblastin, doksorubisin (Adriamisin) ve sisplatin


 

Bu ilaçlar genellikle bir iğne ile damar içine (intravenöz olarak) verilir. Kemoterapinin ne sıklıkta ve ne kadar süreyle verileceği, kullanılan ilaçların tipine ve dozlarına bağlıdır. Ancak genellikle 6 küre kadar, her 3 veya 4 haftada bir verilir.

 

Bazı seçilmiş olgularda mesane kanserinde olduğu gibi, kanser alanı kemoterapi ilaçları ile 4-6 hafta boyunca, haftada bir kez yıkanabilir (instilasyon). Bunu için bir kateter  yıkama işlemi süresince kateter yerleştirilir. Bu amaçla en sık kullanılan kemoterapi ilacı mitomisindir.




 

Kemoterapinin istenmeyen yan etkileri şunlardır:


 

  • Mide bulantısı ve kusma
  • İştah kaybı
  • Yorgunluk
  • Enfeksiyonlara eğilim
  • saç dökülmesi
  • İshal
  • Ağız ve boğaz ağrısı
  • Ellerde ve ayaklarda ağrı, yanma ve/veya karıncalanmaya neden olabilen sinir hasarı (periferik nöropati)




 

immünoterapi

 

İmmünoterapi, bağışıklık sisteminin kanser hücrelerini bulma ve yok etme yeteneğini güçlendirmeye veya eski haline getirmeye yardımcı olmayı hedeflemektedir. Kemoterapinin artık etkili olmadığı zaman devreye giren ve başvurulan ilaçlardır. İleri evre veya metastatik ürotelyal karsinomunda tercih edilebilir

 

Bağışıklık sistemi normalde, bazı bağışıklık sistemi hücreleri tarafından yapılan kontrol noktaları(checkpoint)  adı verilen spesifik proteinleri kullanarak vücuttaki normal hücrelere saldırmasını engeller. Kanser hücreleri bazen bağışıklık sistemi tarafından saldırıya uğramamak için bu kontrol noktalarını kullanır. Bağışıklık kontrol noktası inhibitörleri, kontrol noktası proteinlerini bloke ederler, böylece bağışıklık sistemi hücreleri (T hücreleri olarak adlandırılır) kanser hücrelerine saldırabilir ve onları öldürebilir.

 

İleri evre, metastaz yapmış veya sisplatinli bir kemoterapi almış ancak tekrar nüks (genelde 12 ay içinde) etmiş hastalarda ikinci basamak tedavi olarak bağışıklık-kontrol noktası inhibitörü (checkpoint inhibitörleri) önerilebilir: Böbrek pelvisi veya ureter kanseri için kullanılan bağışıklık kontrol noktası inhibitörleri, PD-1 veya PD-L1 kontrol noktası proteinini hedefler. Bu ilaçlar, hastalık ilerleyene veya yan etkilerinin  tedavi yararlarından ağır basana kadar her 2 veya 3 haftada bir damar (intravenöz infüzyon) yoluyla verilir.




 

Böbrek pelvisi veya ureter kanseri için kullanılan bağışıklık kontrol noktası inhibitörleri şunlardır:


 

  • immün chechpoint inhibitörü Pbrz (immün chechpoint inhibitörü Pbrz)
  • Durvalumab (Imfinzi)
  • Atezolizumab (Tecentriq)
  • Avelumab (Bavencio)




 

Bazı seçilmiş olgularda vakada immünoterapi, ameliyattan sonra doğrudan böbrek pelvisine, üretere veya mesaneye yerleştirilen bir stent yardımı ile tümörlü alanlar immünoterapi ilacı basil Calmette-Guérin'dir (BCG) ile 4-6 hafta yıkanabilir.




 

Bağışıklık kontrol noktası inhibitörleri şu yan etkilere neden olabilir:



 

  • Yorgunluk
  • İshal
  • Döküntü ve kaşıntı gibi cilt problemleri
  • Mide bulantısı ve kusma
  • İştah kaybı
  • Anemi (miyelosupresyon)
  • Öksürük ve nefes almada zorluk gibi akciğer sorunları
  • Kalp kası iltihabı (miyokardit) gibi kalp problemleri

 

 

 

Radyasyon tedavisi-Radyoterapi

 

Radyasyon tedavisi, kanser hücrelerini yok etmek için yüksek enerjili ışınlar veya radyoaktif parçacıklar kullanır. Harici radyasyon tedavisi sırasında, cihazdan üretilen radyasyon ışınları  kanserli bölgeye ve çevresindeki dokuya bilgisayar mahareti ile yönlendirir. Böbrek pelvisi ve/veya üreterin ilerlemiş kanserin yaptığı belirti ve şikayetleri azaltmak ve  kontrol etmek için verilebilir (palyatif radyasyon tedavisi). Bunu dışında pek tercih edilmemektedir.

 

Radyasyon tedavisinin yan etkileri: Radyasyon tedavisinin yan etkileri, esas olarak tedavi edilen alanın büyüklüğüne, tedavi edilen belirli alan veya organlara, toplam radyasyon dozuna, kullanılan cihazın özelliğine, teknik donanımına ve tedavi programına bağlıdır. 




 

Pelvis ve/veya üreter kanserinde yapılan  radyoterapinin  yaygın yan etkileri şunlardır:



 

  • Normalden daha sık idrara çıkma ihtiyacı 
  • idrarda kanama, kanlı işeme 
  • Yorgunluk
  • Cilt problemleri, cilt yanıkları
  • İshal
  • Rektal kanama
  • İdrar kaçırma







 

Böbrek pelvisi ve/veya üreter kanserlerinin takip ve kontrolü nasıl yapılır




 

Tedavi sonrası takip, kanser tedavisinin önemli bir parçasıdır. Özellikle tedavi bittikten sonraki ilk 2 ila 3 yıl içinde düzenli takip yapmak gerekecektir. Pelvis ve/veya üreter kanseri için takipler yani kontroller  genellikle her 3 ila 6 ayda bir yapılır. Böbrek pelvisi ve/veya üreter kanseri olan hastalarda takiplerde mesane kanseri gelişme riski oldukça yüksekti(%20-30) olduktan sonra mesanede kanser geliştirme riski daha yüksektir, bu nedenle kontrollerde  mesane kanserini için sistoskopi ve idrar sitolojisi yapılır. BT-ürografi, pelvis ve üreter kanserinin takibinde en sık kullanılan görüntüleme yöntemidir.







 

Hakkı Perk ©2020 | Her Hakkı Saklıdır. | Ankara Web Tasarım tarafından oluşturulmuştur.